45. Bölüm

7 6 0
                                    

İkulzar ve Muurik, eskiden kalan fobimi rahatlıkla yenerek yaratıcı güçle çok daha bütünleşmemi bana en içten şekilde sarılarak kutladılar. Gözüm halen kapalıydı; sükunetim tüm kozmosa çok daha derinden nakşetmişti. Aslında bu, kozmosun tüm imajımı terk ederek çok daha yaklaştığım saf özümle bütünleştiğim için benimle doğal bir akışa girdiği anlamına geliyordu. Sükunet, Tanrı'nın şiiri olabilirdi; sessizliğin sesinde sonsuzluğun koşulsuz sevgisini tüm ezgileriyle dinlemek içimdeki saf beyaz ışıkla en derinden bütünleşmemi sağlıyordu. 

"Bu fobinin gerçek kaynağını hatırlıyor musun Doruk?" Lotuprana benden hatırlamaya devam etmemi istiyordu. Sessizleşerek düşüncelerimi susturdum. Kesintisiz kozmik akış devam ederken gözümde birdenbire bir olay canlandı. Konuşmaya başladım:
"Günümüz dünyasına göre seksen yedi sene önce, bir maceracı rolündeyken vahşi doğanın içinde kendimden emin bir şekilde keşif yapıyordum. Kontrol bendeydi, fakat vahşi yaşam hayalimden daha ihtişamlıydı ve ceylan avlamaya hazırlanan kaplanlarla karşılaştığımda, içimde yükselen korku dürtüsü kontrolümden çıktı. İlk kez girdiğim vahşi doğa, korkumun nüksetmesiyle onların beni anında fark etmesini sağladı. Avladıkları bir ceylan değil, bendim. Bu bende öylesine yoğun korku titreşimleri yaydı ki, bu yaşamıma kadar, şu ana kadar fobimi yenme başarısı gösteremedim. Bu yaşamımda ise, Safari'de bir anlık dikkatsizlik sonucu kaplanlar tarafından avlanan birinin videosunu izlediğimde fenalaşmıştım. Reenkarnasyona olan ilgimden dolayı bu olasılığı o an da düşünmüştüm, fakat durumun gerçek olduğunu artık görebiliyorum. Evet, artık geçmiş yaşamlarımı hatırlayabiliyorum. Aslında bu bilgi bana sessizce odaklandığımda, bir süre sonra geliyor. Halen yolculukta olduğumu, fakat çok büyük bir sıçrayışı tamamladığımı net bir şekilde görüyorum. Her şey için sonsuz teşekkür ederim." 

Sözlerim Muurik ve İkulzar'ı öylesine yoğun duygulandırmıştı ki, onların bu hisleri koşulsuz sevgiyi adeta tüm Megfrela'yı ilmik ilmik dokuyordu. Derinliklerimde hepsiyle ilgili çok güçlü bir bağın olduğunu hissediyordum, fakat şu an için yolumuza devam etmeli ve bahsettikleri binaya gitmeliydik. Hep beraber adımlarımızı hızlandırarak neşeyle yürümeye devam ettik.

Bambaşka bir yoldan Megfrela'nın merkezine doğru adımlarımızı yavaşlatırken Megfrelalı birçok kişiyle karşılaşacağımızı hissettim. Bu, tekrar zihnimde görüntüye dönüştü. Onların her biri yaşamını harika ötesi bir doğallık ve sadelikle deneyimliyordu. Çevremdeki dostlarım sessizleştiğinde bu konuyla ilgili düşünmeye başladım. Lotuprana düşüncelerimi sesli açıklamamı rica edercesine omzuma sevgiyle dokundu. Onu kırmayarak söze girdim:

"Megfrela evrenin adeta örnek çocuğu. O, tüm kozmosun ders alabileceği sadelikte bir gezegen ve burada var olan herkes yolculuklarının doğal keşfinde. Onlar evreni keşfederken, bizlere aslında hayatın önemli bir kariyer yapmak, zengin olmak, herkesin söz ettiği ünlü biri olmak gibi imaj durumları olmadığını; aslolanın yalnızca yaşamak olduğunu söylüyorlar. Sadece yaşamak, en sade ve saf benlikleriyle... Görüyorum, her Megfrelalı hiçbir plana bağlı kalmaksızın doğasını keşfediyor. Onlar korkmuyor, yaşamı bir oyun olarak görüyor. Biliyorum, bu yaşam bir dağın doruklarını değil, bir vadinin düzlüğünü gösteriyor. Egonun tamamen sıfıra indiği, herkesin gerçekte hiçbir kimliğe sahip olmadığını aldıkları her solukta deneyimledikleri bu gezegende, tüm kozmik plan her yerde olduğu gibi kusursuz bir ahenkle işliyor. Evet, görüyorum... Onlardan bazıları Dünya'ya benzer gezegenlerde de deneyim yaşadılar. Hatta bazıları Dünya'da çok ağır deneyimler yaşadılar. Ama şu an buradalar ve isterlerse ölümü yenerek daimi yaşamla bütünleşebilirler. Lotuprana, henüz görmediğim çok güçlü bir ışığın beni baştan aşağı yıkadığını hissediyorum. Bu, saf beyaz ışıktan gelen bir ışık. Bir bilgi... Üst benliğimde bu bilgiyi keşfetmemin bir zamanı olduğunu hissediyorum." Lotuprana beni tamamen onayladı. Bilinçle ve koşulsuz özle çok daha güçlü bir şekilde akış içinde olmam onun hem gözlerinin hiç görmediğim kadar yoğun bir şekilde parlamasını sağlamış hem de iletişimimizde genel anlamda sözü bana devretmişti. Muurik söze girdi: 
"Doruk, çok ama çok kısa bir sürede öyle değiştin ki, bu tıpkı bir Morlesarpha'nın Morlerosa olması misali... Ve bu süreçte biz de çok büyük bir aydınlanma yaşadık, halen yaşamaya devam ediyoruz. Gelecekte her ne olursa olsun daima bir arada olduğumuzun bilinciyle bütünleşmek beni daima huzur ve sükunet içinde hissettirecek." Muurik'in omzuna tıpkı Lotuprana'nın bana dokunduğu gibi dokundum; onunla içimdeki tüm koşulsuz sevgiyi paylaşıyordum. Ardından İkulzar da bize içindeki çocuk bedeniyle bütün bir şekilde sarılarak söze girdi:
"Evet Doruk. Kısa sürede seninle daima bir aradaymışız gibi hissetsem de beraberliğimizin daim olacağı bilinciyle nefes almak beni çok daha huzurlu hissettiriyor. Ve sen tıpkı babamın dediği gibi bu kısa sürede tomurcuğunun çiçek açması misali tezahür ettin. Bizim de bu yolda olduğumuzu, hiç olmadığımız kadar aydınlandığımızı gördüğünü biliyorum. Evet, geldiğinde ben seni çok şaşırttım, ama sen de bana bunun karşılığını en tatlı şekilde verdin. İyi ki varsın!" İkulzar'ın da sözleri çok duygusaldı; onun başını öperken koşulsuz sevgimi tıpkı Muurik'e de uyguladığım gibi onunla paylaşmıştım. 


Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon