12. Bölüm

33 10 0
                                    

Nefesim adımlarıma senkronize olmuştu; her adımımı aldığım nefes kadar yavaşlatmıştım. Cadde boydan boya çizimlerle ve yazılarla doluydu. Bu gezegenin alfabesi Çince kadar karmaşık görünüyordu gözüme, fakat konuşulan dili algılamam büyük bir soru işaretiydi; bu sorunun çözümünü yapılacaklar listesinde üst sıralara eklemeliydim.

Caddenin ortasında, dünyadaki kafelere benzer bir yer vardı ve birçok kişi orada oturuyordu. Koltuklar yedi ayaklıydı, tuhaf bir anlayışlarının olduğu aşikardı, fakat onlara göre bizim davranışımız garipti. "Burada oturup gezegenin yerlileriyle sohbet etme cesaretine bürünmek zorunda kalmamalıyım. Ama burayı incelemek zorundayım; kendilerine özgü bir alışveriş sistemi mi var, yoksa bizdeki gibi para karşılığı mı harcama yapıyorlar, bilmeliyim." Diyerek ellerimi cebime koydum ve kafe olarak algıladığım yere biraz daha yaklaşıp yerlileri izlemeye devam ettim.
Bu gezegenin bizimkinden kötü olduğunu düşünmeye başlamıştım; her yer fark edilecek kadar baştan savmaydı.

"Karnın mı aç?"
Ses bir dişiden, yaklaşık 60 derece sol arka çaprazımdan geliyordu. Foyam hiçbir şekilde ortaya çıkmamalıydı. Yüzümü kapüşona biraz daha gizleyip arkamı döndüm ve tek kelime etmeden başımı öne doğru salladım. Kişi, diğer yerlilere göre daha canlı ve sevecen görünüyordu. Gözlerindeki umudu hissedebiliyordum. Onda İkulzar'ı görüyordum, fakat çok daha yaşlıydı; büyükannem yaşlarında görünüyor desem yalan olmazdı.
"Yeni uygulamanın toksik madde kullananlara yaptırımı ağır oldu, ama sen hiç öyle görünmüyorsun. Sanki yeni icadı senelerdir kullanıyormuş kadar canlısın."
Ne dediği hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Onun bahsettiği konuya değinerek devam ettim.
"Fakat her gıda, oranına göre toksik değil midir? Bahsettiğiniz madde nedir?"
"Şaşırtıyorsun beni..." Kadının sesi cümlesine devam etmek üzereyken kesilmişti. Ona bakarken gözlerinin içindeki şaşkınlığı hissedebiliyordum, o da beni tıpkı onun beni okuduğu gibi okuyordu, buna emindim.
"Benden birtakım şeyler gizliyorsun, fakat söylemek için de can atıyorsun. Eğer zamanın varsa gözlediğin yere gidebiliriz."
Bu teklifi ile üstümdeki tonlarca yükten kurtulmayı başarmıştım; ona minnettardım. İçimden bir ses onun beni anlayacak kadar yüksek bir hayal gücüne sahip olduğunu söylüyordu.

Masaya oturduğumuzda, oturduğum yerin başta bir şömine kadar sıcak olduğunu hissettim ve yerimden hafifçe sıçradım. Çok kötü bir şekilde yakalanmıştım, bu tepkimi yalnızca karşımdaki kişi fark etmişti. Tepkim karşısında gülümsüyordu. "Bulunduğum bölgede ilk kez sıcak bir yere dokundum, ondan şaşırmış olmalıyım." Diye kendi kendime söyleniyordum.
"Hadi, başlayalım yemeye." Diye nazik bir ses tonuyla konuşmaya devam etti. Bilinçli bir şekilde benim önden davranmamı istemişti, ancak hiçbir bilgim olmadığı için yanımdaki insanlara bakıyordum. Herkes önünde tabağa benzer nesnelerin üstündeki yiyecekleri tüketiyordu. Fakat o yiyeceklerin nereden geldiği hakkında tahminim dahi yoktu; burada garson olmadığına emindim.
Kadın, masanın kenarındaki bölmeyi çekti ve masanın iç kısmı otuz santimetre kadar aşağı çöktü. Kadın hiç beklemeden elini çukura daldırıp çukurun duvar kısmındaki cismi çekti ve içinden yiyecek tabağını çıkardı. Beklemeden ben de aynı hamleyi yaptım, ama davranışlarım buralı olmadığımı net bir şekilde ortaya çıkarmıştı. Masa kapandıktan sonra kadın yiyecekleri tüketmeye başladı. Kaşık, çatal gibi aletler yoktu, bardak da... Meyve görünümlü gıdayı dişiyle kesip içindeki sıvıyı tüketmişti. Masadaki her şeyi eliyle yiyordu, şaşırmıştım. Saniyelerin ardından ben de onun yaptığının aynısını yapıp masadaki her şeyi silip süpürmeye başladım. Yiyeceklerin tadı dünyadakilerden farklıydı, belki de daha önce hiç tüketmediğim dünyevi gıdaların benzerleriydi.

Bir dakika sonra kadın söze girdi.
"Adım Mevköros. Sen Seyrulelalı değilsin, değil mi?"
"Anlayacağını tahmin etmiştim." Beni muhtemelen köylü ya da ıssız bir kabilede yaşayan biri gibi görüyordu.
"Peki hangi gezegenden geldin?"
Mevköros'un sorusu ile nakavt olmak üzereydim, çok sert bir kroşe yemiştim. "Gezegen mi?" diye gülme numarası yapmaya karar verdim.
"Bu gezegende ıssız bir yer yok, her yer gördüğün gibi. Bu sistemi, bu gezegende yaşayan herkes bilir. Yüzölçümü çok küçük bir gezegendesin, buraya gelip de hiçbir bilginin olmaması foyanı ortaya çıkardı. Her neyse, şu an o kadar gururluyum ki... İlk kez böyle bir görüşme yaşıyorum, çocukluk hayalimi gerçekleştiriyorum. Sana yardımcı olmayı çok isterim, lütfen korkma."

Kendimi E.T. gibi hissediyordum. "Umarım onun duyduğu bu bilgi başkasının kulağına gitmez." Diye iç geçirerek tebessüm ettim ve konuşmaya başladım.
"Benim buraya neden giremediğim hakkında konuşabiliriz. Bana toksik madde kullanma durumundan söz etmiştin. Yeni uygulama nedir?"
"Gıda stoğumuzda düşüş var, daha doğrusu tehlike çanları birçok konuda çalıyor. Eskiden zararlı madde tüketip hem kendine hem de çevreye kimyasal zarar veren kişiler de dilediği yiyeceği tüketebiliyordu. Ancak yeni uygulamaya göre, yalnızca sağlıklı yaşayanlar kaliteli yiyecekleri tüketebilir. Fark ettiysen burada altı kişi dahi yemek yiyebilir, ama sadece iki kişilik yemek önümüze geldi. İkimizin yiyeceği nasıl görünüyordu peki?"
"Canlı ve lezzetli... Ya kötü bir yaşam sürdürseydik?"
"Taze gıdaları biyokimyasal yapın düzelene dek tüketemezdik. Masalar sensörlü, bizleri tarıyorlar. Neyse ki taradıkları, algılayıcının yakınında toksik maddelerin olup olmaması. Daha detaylı bir tarama teknolojisine sahip olsaydık, uzaylı olduğun ortaya çıkardı."

Mevköros'un ne söylemek istediğini çok iyi anlamıştım. Sorularıma devam ettim.
"Seyrulela gezegen ismi mi?"
"Evet."
"Biraz önce sağlıklı bir jelin icat edildiğini duydum. Bu nedir?"
"Alınan besinlerin değerini artırmaya yarıyor. Çok iyi bir icat, fakat kalıcı bir çözüm değil, çünkü üretim kaynaklarını aramızdaki çatışmalardan dolayı harap ettiğimiz için kaçınılmaz son mutlaka gelecek. Aslında, bir çözüm yolu daha var. Ama bunun gerçekleşmemesi için canımı dahi vermeye hazırım."
Mevköros da beni meraktan çatlatanlar kervanına katılmıştı. Tek kelime etmeden, gözümü dahi kırpmadan sözüne devam etmesini bekledim.

"Seyrulela'dan olmadığını anlayınca aklıma bahsedeceğim konu hakkında bir senaryo geldi aslında. Senin onlardan olduğunu düşündüm bir an, ama buraya tesadüfen geldiğin aşikâr. Her neyse... Megfrela diye bir gezegenin tüm doğal kaynaklarına sahip olmayı planlıyorlar!"

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum