35. Bölüm

18 5 0
                                    

Lotuprana'nın bende kreşendo etkisi yaratan bitiş cümlesi tüm hücrelerimde hissedildi. 
"Her şeyi bilmek mi? Evet, seni anlıyorum. Dünyadayken sessizliğin sesine büründüğümde kendimi yepyeni keşifler yaparken buldum, fakat her şeyi bilmek... Anlayamıyorum."
Lotuprana ikinci senfonisine hazırlanırcasına soluklandı ve bu nefesi tüm hücrelerimde işittiğimi hissettim. Koşulsuz sevgi barındıran sözlerine devam etti:
"Evet, tam olarak bundan bahsediyorum Doruk. Her şeyi bilmenin ötesinde, hayal edebileceğin her şeyin gerçekte var olduğundan; onları gözle görmemenin, onların var olmayacağı anlamına gelmediğinden ve her türlü harikuladeliği gerçekleştirebileceğinden söz ediyorum. Bunun ilk adımlarını attın ve algılayışının hızına öylesine hayranım ki... Doruk, söyleyeceğim bu sözlere hazır olmasaydın sana bunları asla açıklamazdım. Bu yüzden kendinle gurur duymalısın."

Lotuprana'yı kekeleyerek karşıladım:
"Te-teşekkür ederim. Fakat bu konuyla ilgili fikrim son derece az. Kendimden yola çıkarak birkaç açıklama yapabilirim, ama belirttiğin düzeyin nasıl olacağını gerçekten bilmiyorum."  Lotuprana ise bu cümlemle Yılkapi'yi yanıma getirecek kadar sıcak gülümsemiş olmalıydı. Gözüm halen kapalı olmasına rağmen tebessümünü iliklerimin ötesinde hissediyordum. 

"Her şeyin gerçekleşmesi içindeki saflığa bağlı. Biliyor musun, bahsettiğim durumları yaşamak o kadar basit ki, bunu herkes rahatlıkla yapacak potansiyele sahip. Fakat dünyanızda oluşan illüzyon öylesine köklendi ki, saflık kelimesi Dünya'nın kozmik sözlüğünün arka sayfalarında kaldı. Eğer tüm gezegen kendini doğanın akışına bırakabilseydi ötekileştirmeye dayalı hiçbir sisteminiz olmazdı. İçinden 'keşke' dediğini duyuyorum Doruk, fakat sen de biliyorsun ki keşkeler an'da kalamadığımızda ortaya çıkar. Gezegeninizin saflıktan uzak olması, onun tekrar saf ve sade olmayacağı anlamına gelmez. Korkunun asla var olmadığı bir evrende sevginin değeri fark edilmez. İnsanoğlu sevginin değerini anlayacak ve yapması gerekeni yapıp tabiat anasını zedelemekten vazgeçecek. İşte o zaman insanlık kendi odasını toplamayı öğrenecek ve içindeki çocukla birlikte koşar adımla ilerleyecek. Ve bu ancak koşulsuz sevgiyle gerçekleşebilir. Koşulsuz sevgi ise sonsuz bilince açılan kapının ta kendisidir. Onunla yalnızca Megfrela'nın değil, tüm evrenin kaşifi olabilirsin. Çocukluk hayallerini biliyorum Doruk, hepsini görebiliyorum. Hayal ettiğin ne varsa hepsini gerçekleştirebilirsin."

Kendimi asla baskılamadan gözyaşlarımın dökülmesine izin verdim. Onun Dünya ve çocukluğumla ilgili sözleri beni en hassas noktamdan sevgi okuyla vurmuştu. Hıçkırıklara boğulurcasına ağlamaya başladım. O sırada Lotuprana'nın yanıma yaklaştığını hissettim. 
"Doruk, daima seninle biriz. Her şeyin yolunda olduğunu bilmeye devam et ve kendini sessizliğin sonsuz derinliğinde var olan koşulsuz sevgiye teslim et. Onun gerçekte kim olduğun sorusuna yanıt olduğunu göreceksin."

O sırada Lotuprana'ya yönelip en içten şekilde sarıldım. Hemen ardından onun da bana sarıldığını algıladım. Yaşadığım vecit haliyle akmaya devam eden gözyaşım Megfrela çimenlerini adeta suluyordu. Lotuprana'ya sarılmaya devam ederken bunu fark ettiğimde çimenlerin kımıldadığına şahit oldum. 
"Evine hoş geldin Doruk." 
"Lotuprana, onları duydun mu? Aynı sözü söylediler. Onlarla iletişim kurabiliyorum. Sözleri tüm ruhuma nakşediyor!" 
"Neden bahsettiklerini öğreneceksin, fakat bunu kendin keşfetmeni arzuluyorum. Öncesinde biraz meyve yiyelim mi?" 
"Nasıl istersen." 

O süreçte yaşadığım vecit haliyle zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Güneş batmaya yaklaşmıştı ve ağaçlardaki ışık saçan böcekler her yerde gece lambası etkisi yaratmıştı. Onları daha önce de görmüştüm, fakat bu seferki ruh halimle her şeyi çok daha berrak gördüğümü fark etmiştim. O sırada İkulzar ve Muurik ağaçlardan meyveler koparıp yanımıza geldiler. Meyveler öylesine canlı duruyordu ki, hayretler içerisinde her bir meyveyi tüketmeden keşfetmeye başladım. 
"Teşekkür ederim İkulzar, Muurik. Hangisinden başlamamı önerirsiniz?" dedim gülümseyerek. Muurik lila tonundaki silindir görünümlü, fakat kenarları hafif sivriye çalan meyveyi gösterdi. İkulzar da babasını başıyla onayladı. Heyecanla meyveden bir ısırık aldım.
"Bu muhteşem!" Meyve o kadar suluydu ki, ağzımın kenarlarından sular fışkırdı ve İkulzar'a geldi. İkulzar bu durumdan dolayı kahkahalara boğulmuştu. Hep beraber gülüştük. Lotuprana konuşmaya başladı: 
"Doruk, neden şaşırdığını bizimle paylaşmak ister misin?" Lotuprana benim söze girerek gezegenim hakkında bilgi vermemi arzuluyor olmalıydı. Dileğini seve seve kabul ederek söze girdim: 
"Evet, buradayken gezegenime ister istemez haksızlık yapmış olabilirim. Dünya'nın tabiatından öylesine uzak kaldım ki, onun barındırdığı envaiçeşit canlı türünü hatırlamakta güçlük çektim. Hatta belki de Dünya'nın doğal tabiatında bulunsaydınız benim Megfrela için verdiğim tepkileri verebilirdiniz. Evet, iki gezegendeki birçok tür birbirinden farklı, ama farkılıklar bütünü tamamlamıyor mu? Kozmosta kim bilir böylesine farkılıklarla dolu kaç gezegen var? Onların her birini keşfetmeyi öylesine istiyorum ki. Fakat buraya olan bağım ne olursa olsun bir başka; geldiğim ilk andan itibaren bunun farkındayım."  Cümlemi sonlandırdığımda İkulzar tebessüm ederek elini gösterdi. 
"Elin parmakları gibi, değil mi Doruk? Her bir parmağımız birbirinden farklı, ama aynı ele bağlı." İkulzar çok yerinde ve aydınlatıcı bir örnek vermişti. Onu düşünmeden alkışladım. Ardından onların da bana gülerek eşlik ettiklerini gördüm, bunu gerçekten beklemiyordum.
"Doğa kesinlikle muhteşem. Her yanıyla bizlere her şeyin ahenk içinde olduğunun mesajını veriyor. Yaşamı seviyorum." Muurik'i gördüğümden itibaren hep yüzü gülüyordu, fakat bu sefer onun tamamen vecit haline büründüğünü söyleyebilirdim. Gözleri daha yoğundu ve tüm bedeni hiç olmadığı kadar canlı görünüyordu. Hepimizin bu ahengin içinde olması kozmik bir ezgi misali geceyi ışık saçan böceklerle birlikte aydınlatmaya devam ediyordu. 
 


Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Where stories live. Discover now