43. Bölüm

15 6 0
                                    

Tekrar doğuş, ölüm katı ve yeni hayatı planlama konuları hakkında çarpıcı açıklamalar yapan Lotuprana'ya bir anda kafamdan geçen onlarca soruyu art arda sormak istiyordum, fakat biraz soluklanınca soruların çoğunun heyecanımdan kaynaklanan mantıksız sorular olabileceğini düşünüyordum. Neyse ki heyecanımı kontrol altına almaya başladım; o, açıklamalarına devam ederken benim birçok konuyu daha net anlamam bunun göstergesiydi. 

Hava, özellikle ölüm ve tekrar doğuş konusundayken çok daha kararmıştı. Aslında, gece boyunca yaptığımız sohbetin derinliği ve sohbet arasındaki kısa soluklanmalarımız geceyi tamamen geçirmemize sebep olmuş görünüyordu. "Az sonra Yılkapi doğacak, değil mi?" diyerek konuya girdim. Muurik gülümseyerek soluklandı ve konuşmaya başladı:
"Evet Doruk. Sohbetimiz öylesine derindi ki, gece hemen geçti. Fakat dolu dolu geçti." 
"Sohbete devam etmek istiyorum. Hiç aç değiliz hem. Meyveler çok doyurucu. Sen de istiyor musun Doruk?" İkuzlar çok heyecanlıydı. Gitmemi hiç istemiyordu, ben de öyle. Lotuprana'ya yöneldim:
"İlk kez burada bu kadar uzun süre kaldım. Normalde farkında olmadan kendimi Dünya'da bulurdum. Ama bu sefer neden böyle oldu? Oraya gidersem kendimi nerede bulacağım?" Lotuprana endişemi fark etti ve yaşam dolu elleriyle yanağımı bir anne şefkatiyle sevdi. Bu his bendeki tüm endişeyi tamamen her şeyin yolunda olduğu hissine çevirdi.
"Sinemada, buraya gelmeden önceki anda olacaksın Doruk. Megfrela'ya daha önceki gelişinde yaşanan durumda kontrolü tam olarak oluşturmadığından farklı bir yerde belirdin. Aslında istem dışı bir şekilde bu kattan ayrıldın. Hızla hologram oldun ve kayboldun. Sen bu durumun farkında olmadığından İkulzar ve Muurik sana gerçek açıklamayı yapmayarak sessiz kalmayı tercih ettiler, fakat gerçek bu. Sen şu an tam kontrol halindesin ve istersen aynı anda burada bizimle konuşurken bilinçli bir şekilde dostlarınla film izleyecek kadar ileri gidebilirsin. Bu yolculuğun bir sınırı yok Doruk, artık bunu algılayacak kadar ilerledin. Ve istersen gidebilirsin. İstediğin zaman dönebileceğini biliyorsun." 

Bu yanıtın ardından tek kelime etmeden sessizlikle bütünleşmeyi tercih ettim. Kararı iç sesimle, kendimden en emin olduğum şekilde verecektim. Evet, belki zaman kavramını hiçe sayarak yaptığım seyahatlerle hiçbir şey kaybetmeyecektim, ama şu bir gerçekti ki tüm hücrelerimin derinliklerinden gelen saf beyaz enerji akımını hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordum ve artık tüm bağlarımı kopararak an'da kalma hissiyle bütünleşmiştim.
"Burada kalacağım." 

Bu cevabımla İkulzar'ın bana sarılması bir oldu. İkulzar neşeyle konuşmaya başladı:
"Evet, bir sonraki gelişinde yine buradan devam edebilirsin Doruk, biliyorum. Ama sana sarılma sebebim başka. Sen ilk geldiğin gün de içindeki çocukla bütün olduğunu hissettiriyordun, fakat şu an bu kısa süreçte ne kadar geliştiğinin farkında mısın? Anda kalarak kendini tamamen arzuladığın düşüncelerine verebiliyorsun. Koşulsuz sevginin tüm gezegenle bütünleştiğini görüyorum; kalbinden yayılan o saf enerjiyi hissedebiliyorum." 
"Siz de benim aynı enerjiyi koşulsuzca hissetmemi sağlıyorsunuz İkulzar; sizin içinizde de aynı koşulsuz saf sevgiyi hissediyorum. Sizinle olduğum için çok ama çok mutluyum." Onu yanıtladıktan hemen sonra Muurik konuşmaya başladı: 
"İsterseniz sohbetimize Megfrela'yı dolaşmaya devam ederken devam edebiliriz. Ne dersiniz?" Muurik haklıydı; Megfrela'yı doyasıya dolaşmak istiyordum. Gezegen öylesine sükunet içindeydi ki, burada kendimi istesem de üzemezdim. Sadece burada değil, hiçbir yerde üzmeye niyetim de yoktu. Lotuprana her zamanki gibi gülümseyerek yerinden doğruldu ve hep beraber devasa ağacın olduğu yöne doğru yürümeye koyulduk. 

Ağaçların ihtişamlı yapısından dolayı göremediğim bir yolu keşfettim. Bu yol da diğer yollara benzerdi; yolun her iki yanında devasa ağaçlar ve canlılar vardı ve attığımız her adımda Yılkapi biraz daha yükselerek ışığını bize yansıtıyordu. Yılkapi'nin verdiği koşulsuz sevgiyi artık çok daha net anlıyordum; yıldızlar resmen gezegenleri doğuruyor ve onlara bir anne şefkatiyle bakıyordu. Gözümü alan ışığına cesurca bakarak ona doğru konuşmaya başladım:
"Seni seviyorum Yılkapi. Işığın daim olsun!" 
Cümlemi sonlandırdığımda Muurik elini omzuma koyarak konuşmaya başladı. Bu hareketini tahmin etmemiş ve bir hayli şaşırmıştım:
"Doruk. Her yıldızın bir gün öleceğini biliyorsun, değil mi? Onlar da tıpkı Megfrela gibi son bulacak." Muurik sanırım bu konuyla ilgili çaresiz hissediyordu. Dünden itibaren aralıksızca girdiğimiz kozmik konulara ve onun müthiş mutluluğuna rağmen sesindeki hüznü algılamıştım.
"Ne zaman ölecek? Hesapladınız mı?" diye sordum. İkulzar konuya girdi:
"Çok uzun süre sonra baba. Bizim gibi ölen gezegen ve yıldızların enerjileri de kaybolmuyor hem; onlarla biriz ve bir olmaya devam edeceğiz." İkulzar'ın babasına yanıtı öylesine mükemmeldi ki, Muurik'in gözlerinin dolu dolu bir şekilde ona baktığına şahit oldum. İkulzar gerçekten umut ve sonsuzluk kelimelerinin gezegenin tamamında yankılanmasını sağlamıştı. Lotuprana uzun aradan sonra koruduğu sessizliğini ışık saçan sesiyle bozdu. 

"Ölüm, konuştuğumuz gibi fiziksel evrenin sürekli deneyimlediği ve farklı formlarda yeniden tezahür ettiği bir süreçtir. Bu, müthiş bir tekamül sürecidir. Hiçbir imaja bağlanılmaması gerektiğini ve özün daimi olduğunu, ne olursa olsun hiçbir şeyin birbirinden ayrı olamayacağını gösteren kusursuz bir deneyim platformudur. 

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin