15. Bölüm

28 7 0
                                    

"Mutfaktaydım, mesajını şimdi gördüm. İyi misin?" 

Eda uyanıktı, Savaş ve Emirhan ise mesajımı görmemişti. Eda'nın böylesine kritik durumlarda anında yanımda olması, kendimi daha güçlü ve güvende hissetmemi sağlıyordu. Megfrela'da tekrar bulunmadan önce benimle yaptığı konuşma, ayaklarımı kusursuz felsefe barındıran Megfrela çimlerine daha iyi basmamı sağlamıştı. 
"Eda, yine aynı hissi aldım, ama bu sefer..."
"Dur tahmin edeyim." Eda'nın kendinden emin tavrını yazdığı mesaj ile iliklerime dek hissetmiştim. "Megfrela'da değildin, değil mi?"
Tahmini doğruydu. Olayın şokunda iken bu tahmini nasıl yaptığını algılayamamıştım; tam onu soru yağmuruna tutmak üzereyken Eda tekrar söze girdi.
"Megfrela'da olsaydın 'Yine aynı his...' diye söze girmezdin kankacığım. Neredeydin peki, neler yaşadın tam olarak?" 
"Seyrulela diye bir gezegende buldum kendimi; dünya ile çok benzer, ama derinlere inildiğinde son derece farklı bir yerde. Detayları yeri geldikçe anlatacağım sana, şimdilik sadece şunu bilmeni istiyorum: Mevköros adında bir dostum oldu ve bana Seyrulela ile Megfrela'nın birbirinden haberdar olduğunu, hatta Seyrulela'nın sıkıntılar içinde olduğu için Megfrela'ya karşı saldırgan bir tavır sergileyebileceğini söyledi." Ben mesajımı gönderdiğimde Eda şok içinde olduğunu gösteren emojiler göndermeye başladı. 
"Nasıl bir sıkıntı bu, anlatsana oğlum?" Eda'nın kafasında kentilyonlarca soru işareti olduğuna emindim. Sorgulama üstadı Eda'ya özet geçecek cümleler kurmam benim hatamdı. Hızlıca yazmaya başladım.
"Seyrulela küçük bir gezegen. Ülkelere ayrılmamış, fakat nüfusu tahmin edilemeyecek kadar yoğun. Gezegen adeta kuruyor, bu yüzden onlara ulaşan Megfrela ile görüşmek üzereler. Megfrela onlara istediklerini vermezse, onlara saldırmak zorunda kalabilirler. İşte Mevköros, gezegenin barışçıl kesiminden biri. Benim istem dışı orada bulunmamın ise tesadüf olmadığını, bu sorunu çözebileceğimi söylüyor." 

Cümlemi tamamladığımda, Eda'nın anında geri dönüş yapacağını umuyordum. Fakat çevrim içi olmasına ve aradan beş dakika geçmesine rağmen dönüş yapmamıştı. "Orada mısın?" diye sorduğumda, "Görüldü" bildirimi aldım. Ya telefonun başında olup düşünceler içindeydi ya da telefonu elinden bırakıp bulunduğu yeri terk etmişti. Aslında mesajların geç gelmesi umurumda olmazdı, ama böylesine önemli bir konuda geçen her saniyenin değeri saatler kadardı. Beklemeye devam ederken Eda'dan cevap geldi.
"Peki, kalbin bu konuda ne söylüyor?"
Eda'nın sorusu ile adeta afallamıştım. Haklıydı, sadece mantığımla hareket etmeye çalışıyordum ve kalbimin sesini mantıksal gürültülerimle bastırıyordum. Gözümü kapayıp içimdeki sesi dinlemeye başladım. Ancak... Başaramıyordum! Geçen her saliseyi zihnimin haykırışları dolduruyordu sanki. Bulunduğum sessiz ortamı dahi hissedemiyordum; bu, beni iyiden iyiye geriyordu. 
"Eda, kafamın içinde adeta Rock konseri düzenleniyor! Seni çok iyi anlıyorum, ama o hissi yaşayamıyorum. Bir süre sakin kalmalıyım sanırım. Yarın müsait misin?" Mesajımı gönderdiğimde Eda cevabımı gülerek karşıladı. "Hepimizin sorunu da o değil mi, sessizliğin içinde en gürültülü hali alan zihnimiz... Başaracağız canım, mutlaka başaracağız. Bu arada, yarın müsaitim. Kendine iyi bak kankacığım!"

Eda ile sohbetim sona erdikten hemen sonra doğrulup mutfaktan bir bardak su daha almaya gittim. Geldiğimde, telefonumun bildirim ışığı yanıyordu. Yazan Emirhan'dı. 
"Zihnin kontrolsüz bir şekilde hareket ediyor, değil mi?" 
"Eda mı söyledi?" Emirhan ile yaşadığımız konuşmada bana vermiş olduğu mesajların bilinçli olduğunu ve bu süreç hakkında bilgi sahibi olduğunu düşünüyordum. Bu düşüncelerle birlikte parmaklarımdan çıkan soru bundan ibaretti.
"Hayır."
"Nereden anladın peki?" 
"Görmek için bakmaya gerek yok." Emirhan'ın tebessümü çakralarımı açmaya yetiyordu. Bu tebessümü ise farklıydı, içimde garip ama bir o kadar pozitif bir his vardı. Emirhan konuşmaya devam etti.
"Düşüncelerin gürültüsünden sıyrılmak ve sessizliğin sesini dinlemenin güzel bir yolu var aslında." Bu açıklama ile şafak sökmeden önce yaşadığım karanlık yavaş yavaş kayboluyordu. 
"Nedir?" 

"Bir sonraki düşüncenin ne olacağını beklemek. Bunu hemen uygulayabilirsin, fakat sen ne zaman uygulaman gerektiğini zaten biliyorsun." 

Bu yöntemi uygulamamaya çalışıyordum resmen; biraz önce istem dışı düşüncelere dalarken şu an düşünecek konular türetiyordum. 
"Peki şimdi ne yapmalıyım?"
"Yapman gerekeni, içinden geleni. Uyumaya devam et, korkusuzca... Doruk, hepimiz daima doğru yoldayız. Bu bilgiyi deneyimleyeceksin, herkes gibi... Bu deneyim ise farkındalığını oluşturacak; bu, evrenin temel işleyiş yasalarından biridir. Bu arada,  sana bir gün 'Sihirli bir değnek verildiğinde ne yaparsın?' diye sorduklarında 'Sahibine geri verirdim.' de. Neden diye sorduklarında ise 'Onsuz da yapabilirim' dersin. Bunu neden söylediğimi biliyorsun. İç sesin sana gereken açıklamayı yapacaktır." 

Emirhan'ın her kelimesini sindirmeye çalışıyordum. Sihirli değnekten kastı ne olabilirdi? İç sesim bunu nasıl açıklayacaktı? "Ah, Doruk! Düşüncelerini kontrol et artık! Bir dakika... Emirhan bana biraz önce bu yöntemi söylemişti. Hemen uygulamalıyım!" 

Yatağımda sırtım dik bir şekilde oturarak söylediği yöntemi uygulamaya koyuldum. Bir sonraki düşüncemi bekleyecektim. 

...

Sessizliğin sesini ilk kez dinlemeye başladım; zihnim, yerini ruhumun kusursuz derinliğine bırakıyordu. Yeni düşüncemi beklerken benden uzaklaşan zihnim, aldığım her nefes ile birlikte tüm hücrelerimi sonsuz enerji ile dolduruyordu. Zihnimle birlikte zaman illüzyonundan da uzaklaşıyordum; şimdide, An'daydım. Zamansızlık, içimdeki çocukla birlikte bana hiç olmadığı kadar yakındı. Doruk'un saf kaynağı ile göz gözeydim. Bana gülümsüyordu; gülümseyişi, tüm yaşamın kapılarını ardına kadar açmıştı. İç sesim zihnimin duvarlarını aşarak tüm benliğime ve varlığıma ulaştı. Ondan almam gereken mesajı almıştım, tek yapmam gereken gözlerimi kapamak ve gerçekten daha gerçek görünen o rüyaya kendimden hiç olmadığım kadar emin bir adım atmaktı. 

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ