27. Bölüm

26 7 0
                                    

Bağırmak ile bağırmamak arasında kaldığım nanosaniyeler içinde verdiğim karar tüm evi ayağa kaldırmama engel olmuştu. Megfrela'da tüm benliğimi kaplayan evrensel bilgelik hissi ya tamamen yok olmuştu ya da büyük ölçüde azalmıştı. İçimdeki his bu gücün halen benimle olduğunu ve zamanı geldiğinde tekrar aktifleşeceğini, şu an da doğru yolda olduğumu söylüyordu. İçgüdüsel olarak bileğime çizilen yaşam çiçeğine dokunup sessizleştiğimde, bir rüya öncesindeki kendimin büyük ölçüde değiştiğine emin oldum. Bileğim acımıyordu, aksine son derece rahattı; sanki derim bu deseni kendiliğinden oluşturmuş gibiydi, fakat desenin rengi simsiyahtı.
"Bizimkilere haber vermeliyim! Onlara her şeyi anlatmak zorundayım. Üçünün de hayatımdaki yeri öylesine önemli ki..."
İç geçirmeyi bırakıp bir an önce telefona doğru hareket ettim. Telefona baktığımda, tam uykuya daldığım saatte Savaş'tan mesaj geldiğini fark ettim.
"Sabah hep beraber buluşalım mı? İstersen kahvaltı yapabiliriz."
Savaş, benden çok önce davranıp bu istekte bulunmuştu; bu mesajda Eda ile sohbet ettiği hissine kapılıyordum. Gece sadece onunla konuşmamıştık; kendini mahcup hissediyor olabilirdi. Beklemeden cevap yazdım.
"Tam da aklımdan bu geçiyordu kankam! Herkesin müsait olduğu bir saatte buluşalım."
Bir süre sonra Savaş'tan tekrar mesaj geldi.
"Dün gece Eda'yla mesajlaştık, bana senin gördüğün rüyadan söz etti ve 'Hislerin ne söylüyor?' diye sordu. Ona 'Doruk'un bu yolda her ne olursa olsun yalnız olmadığını biliyorsun. Onunla sık sık görüşsek de yetersizliği hissediyorum; sanki ona daha yakın olmamız gerekiyormuş gibi bir his... Gerekirse rüyalarına biz de dahil olmalıyız!' dedim. Bu yanıtım onu gaza getirmiş olmalı ki 'Sabahtan tezi yok buluşuyoruz!' diye çıkıştı. Ne dersin Doruk?"
"Ben kendimi hiç sizden ayrı hissetmedim ki. Daima yanımdaydınız ve ne olursa olsun ben de sizin yanınızdayım. Bir saate hazırım, aynı yerde buluşuruz."
"Anlaştık! Yalnız Emirhan'a ulaşamadık, ona ulaşma şansın var mı?"
"Söylediğin iyi oldu, hemen arıyorum."

Emirhan'ı arayıp hazırlanmayı planlıyordum. İlk aramama geri dönmemişti; acelem olduğundan mesaj atmayı tercih ettim.
"Hep beraber aynı yerde kahvaltı yapmak istiyoruz. Gelir misin?"
Onun yanıtını hazırlanmam tamamlandığında görecektim. Alelacele hazırlanıp, hazırlanmadan önce şarja koyduğum telefonuma baktım. Mesaj gelmemişti.

Evden çıktım ve kafeye doğru yola koyuldum. Yolun yarısındayken elimde duran telefonumun ışığının yandığını fark ettim. Telefonum genellikle sessizde olurdu; liseden beri telefonumu sessiz kullanmaya alışmıştım ve bu özelliğimi değiştirememiştim. Işığı gördüğümde Emirhan'ın bana döndüğünü gördüm.
"Bugünkü buluşma size özel. Çok yakında ben de aranıza katılacağım."

Emirhan her zamanki gibi yine gizemli konuşmalarından birini gerçekleştirmişti. Onu onayladıktan birkaç dakika sonra kafeye giriş yaptım. İçeride üç sevgili çift, bir aile ve bir arkadaş grubu vardı; Eda'yı ya da Savaş'ı görememiştim. Tam boş bir yere oturacakken içeriden Eda, dışarıdan ise Savaş geldi.
"Öyle yerlerden aynı anda geldiniz ki, ikinize birden bakacağım diye başım döndü." dedim ve gülüştük.
"Ben de senden iki dakika önce geldim zaten, lavabodaydım. Tesadüfün böylesi!" dedi Eda kahkaha atarak. Gülüşmeye devam ederken Savaş söze girdi.
"Buraya oturalım mı?"
Savaş'ın gösterdiği masa bizim sık sık oturduğumuz masaydı. Daha havadar ve güneş alan bir yerdeydi. Beklemeden masaya oturduk.
"Emirhan nerelerde?" diye sordu Eda.
"Bugünkü buluşmanın bize özel olduğunu ve çok yakında aramıza katılacağını söyledi. Her zamanki gibi gizemli konuştu. O ne yapacağını bilir, fazla üstelemek istemedim."
"Evet, üstelememiz gereken konu ortada. Gece Eda'yla konuştuktan sonra neler oldu?" Savaş'ın sorusu nokta atışıydı. Garsona siparişleri verdikten sonra onlara her şeyi anlatmaya başladım. 

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Where stories live. Discover now