41. Bölüm

14 6 0
                                    

Lotuprana konuyu toparladıktan sonra sessizleşti ve tebessüm ederek konuşmaya girmemizi bekledi. Fakat ben henüz ne diyeceğimi bilemiyordum, çünkü bahsettiği durumlar hem geçmişte benzer hayaller kurduğum ve olmasını dilediğim durumlardı hem de bir o kadar ütopikti. Ölüm kavramından söz ederken bizim irademizin dışında hiçbir şeyden söz etmiyordu ve kendine güveninde en küçük bir düşük yaşanmamıştı. Fakat dünyamızda iş çok daha farklıydı: ölüm bazıları için tamamen karanlık ve son anlamına gelirken bazıları içinse bir başlangıç anlamına geliyor, fakat bu başlangıç korku tabanlı olgularla dolu oluyordu. Ancak Lotuprana, ölümün tamamen bilinçli seçimimiz olduğunu ve yeni bir deneyim için gereksinim duyduğumuz bir gömlek değişim durumundan farksız olduğunu belirtiyordu. Bu konu hakkında Muurik ve İkulzar'ın düşüncelerini merak etmeye başladım. O sırada İkulzar'a yöneldim ve gülümseyerek konuya girdi: 

"Annem beni her ölümün gelişim anlamına da geldiği konusunda bilgilendirmişti Doruk. Bu konu hakkında konuşmayarak konuyu benim açıklamamı istediğini algılıyorum. Her bir yeni yaşam deneyiminin ruhu olgunlaştırdığını ve bizlerin öz'e olan yolda adımlar attığını söyledi." O sırada Lotuprana tekrar söze girdi: 
"İkulzar çok haklı ve bunu şöyle de anlayabilirsin Doruk: İntihar ve keyfi ölümler harici yaşanan tüm ölümler üst benliğin bilinçli planından oluşuyor, fakat özle bir olmayan insanlar bunu fark etmeden ölüyorlar. Zaten bunun farkına tam olarak vardıklarında sonsuz bilinçle akış içinde olacaklar ve amaçlarına tamamen ulaştıkları için ölümü de yenmiş olacaklar. Bu konuyu daha sonra konuşacağız, fakat şunu bilmeni isterim ki intihar ve keyfi ölümlerde ders tamamlanamamış olur. Okul derslerini düşünebilirsin; geçemediğin dersi tekrar alırsın ve o ders geçene kadar bu devam eder. Fakat yaşam deneyimlerini tam olarak sınav şeklinde görmeni önermem, çünkü intihar harici daimi bir başarı vardır ve en makro bilinçte intihar eden kişi, bu deneyimin korku tabanlı sistemini gördüğünden dolayı yeni yaşamında bunu gerçekleştirmez. Hatta bazı ruhlar yaşamlarında çok iyi ilerlerken bir anda planladıkları deneyimleri tercih etmeyerek korku tabanlı sisteme hapsolabilirler ve merdiven basamaklarından geri düşebilirler. Bu dahi en makro bilinçte olumsuz değildir. Sonsuzluğun tüm kozmosu aydınlatan ışığında bazı ruhlar, diğer yaşamlarında hatalarını daha derinden görebilirler ve merdivenden bir daha düşmemek üzere özle bütünleşebilir, yani cennetin en üst katına erişebilirler. En nihayetinde bu durum her ruh için geçerli değildir." Konuya bu sefer daha da hakimdim ve kafamda bir anda beliren o soruyu sormaya koyuldum:

"Peki Lotuprana, mademki her şey bir ve herkes bilgiyi deneyimleyerek farkındalığa erişiyor, burada yatan mesaj nedir? Yani öz, her şeyle kendini mi deneyimliyor? Öyleyse tam olarak bizlerin amacı ne? Ölümü deneyimleyerek en alt katla ölüm katında mekik dokuyorsak, bizler ne tam olarak bu sürecin başlangıcında ne yaşadık? Kusura bakma, belki bana bunları daha önce de açıklamış olabilirsin, fakat konular öylesine derin ki, tekrar anlatacak olabilirsin." 

"Her şey yolunda Doruk, olması gerektiği gibi. Yatay bir şekilde parçalara ayrılan yedi kattan söz etmiştim ve bu katların tamamını bir üçgen olarak algılayabileceğini belirtmiştim. Burada üçgenin tepesini hayal etmeni istiyorum; bir nokta var, değil mi? O noktayı sıfır noktası olarak tanımlayabilirsin. Peki, sıfır noktası nedir? O, boşluğun kendini düşünmesi, imgelemesiyle yaratılan ilk bilinçtir. Boşluk ise sonsuz potansiyeller içeren realitedir, yalnızca tezahür etmemiştir. Yani bunu sürekli bahsettiğimiz sonsuz bilinç olarak yorumlayabilirsin. Sonsuz bilinç ise deneyimlerle nihai yaratıcı özün farkındalığa varmasını sağlar. Bunu ise bizlerle gerçekleştirir. Fakat bu, ondan ayrı olduğumuzu göstermez, aksine onunla tamamen bir olduğumuzu gösterir." Cümlelerin bende oluşturduğu etkiyle ister istemez onun sözünü kestim:

"Biz, o muyuz? Bu nasıl olabilir? Tanrıdan mı söz ediyorsun? A-ama..." 
"Biliyorum Doruk, çok iyi biliyorum. Dünyanızda bu söz çok tehlikeli görünüyor. Fakat bu gerçek yanlış anlaşıldı ya da sorgulanmaya dahi çekinildi. Evet, tehlikeli olan durum, kişinin yalnızca kendini tanrı olarak görüp diğerlerinden ötekileştirmesi. Bu, her şeyin bir olduğu gerçeğine tamamen aykırı. Fakat bahsettiğim durum, görünen ve görünmeyen, uzay zamanda ve ötesinde var olan her şeyin en derinliğinde yaratıcı öz olması ve bu özün her birimizin içinde daima tezahür etmesi. Öyle ki, gezegeninizde var olan birçok üstadın bu mesajı verdikleri; aslolan gücün yaratıcı öz olduğu ve her şeyin ondan geldiği, ona gittiği belirtilmişken, bu söz birçok kişi için yanlış anlaşıldı. Dünyanızı, yaşadıklarını biliyor olmam, kendi bedenimi birden fazla yerde tezahür ettirmem, elimde yoktan meyveler oluşturmam benim bir farkım asla olmadı Doruk, bunu daima yapan hepimizin içinde olan tanrı ve onun tek arzusu, tanrısallığı tüm yaşam formlarının deneyimleyerek en sade ve saf biçimde özle bütünleşmesi, yani cennetin yedinci katına gitmesi. Peki, neden o kattan ayrıldık ve tüm bu keşmekeşliğin içinde kaybettiğimizi düşündüğümüz özü arıyoruz? İşte, tüm gerçek burada yatıyor Doruk: Deneyim. Yaratıcı öz sonsuz sayıdaki varlığın ta kendisi olarak, hiçbir müdahalede bulunmadan kendini deneyimliyor. İşte buna yaşamın amacı diyebilirsin."

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin