~41 | 2~

679 68 8
                                    

Prens Theo şaşırmıştı. Beklemiyordu. Ama bir yandan da iyi olmuştu. Yakında kendi veliahtı olacaktı. Bu taht için büyük bir avantajdı. Tüm işlerini erteledi. Elisanın uyanmasını bekledi.

Elisa uyandığımda başta ne olduğunu anlamadı. Sonra olan her şeyi hatırladı. Yanında prensi görünce irkildi. Onun hareketlendiğini gören Theo karısına bakıp gülümsedi. Elisa kendisi bayıldığı halde prensin neden gülümsediğini merak etti.

"Neden gülüyorsunuz?" Dediğinde Theo Elisanın elini tutarak konuştu.

"Bugünün gelmesini iple çekiyordum. Sonunda geldi! Artık istediğin gibi ordan oraya koşturamazsın!"

"Neden ki?"

"Çünkü prenses Elisa, siz hamilesiniz..." dedi. Elisa bunu beklemiyordu. Bir bebeği olmasını hep isterdi. Ama bu kadar erken olacağını düşünmemişti. Hep hayatını geri plana atmıştı. Önceliği ülkenin geleceği olduğu için kendi sorunlarına pek takılmıyordu. Şimdi kendini düşünmek için bir sebebi vardı. Bebeği için kendine bakacaktı. Artık bebeği için yaşayacaktı.

"Yani ben anne mi olacağım?" Dediğinde Theo kafasıyla onayladı. Elisa mutluluktan akan gözyaşlarıyla kocasına sarıldı. Kocasının sırtını gözyaşlarıyla ıslattığı için öfkelenecek mi öfkelenmeyecek mi diye düşünmemişti. Mutluluğunu paylaşacağı birine ihtiyacı vardı sadece.

Prens bir süre sonra kızı hafifçe itti ve konuştu.

"İyi hissediyorsanız odamıza gidelim daha rahat olursunuz"

"Öncelikle Prenses Tina'ya uğramamız gerekiyor..." dedi. Bu sözler Prensi sinirlendirmişti. Bebeği olduğu halde hala kendini yormayı mı planlıyordu? Üstelik gideceği kişi de Tinaydı. Şimdi gitmenin sırası mıydı?

"Hayır gidemezsiniz!"

"Ama prensim. Bilmediğiniz bir şey var... Prenses Tina da hamile" dediğinde Prens şaşırdı. Ama korkacak bir durum yoktu. İki prenseste hamileydi. Belki de prenses Tina'nın 3.çocuğu da kız olacaktı.

"Peki. Siz Prensesi ziyarete gidin. Ama kendinizi fazla yormayın. Benim başka bir yere uğramam gerekiyor." Dedi. Elisa kafasıyla onayladı. Elisa ayağa kalkarken bile prens dikkat ediyordu. Elisa prensin hareketlerine alışkın olmadığı için bu durum ona oldukça tuhaf geliyordu. Birlikte dışarı çıktılar ve kapıdan sonra iki farklı yola ayrıldılar.

Theo Leydi Ellie davasında önemli bir noktaya gelmişti. Şu anki işaretler Lydiayı gösteriyordu. Hangi insan en yakın dostunu öldürür? Diye düşünmeden edemedi Theo. Ama Lydianın elbet bir ortağı vardı. Lydia tek başına büyük kararlar almazdı. Küçükken bile yeni elbise istediği zaman Monica ya da Aileen ile konuşup öyle karar verirdi. O muhakkak birinin ya desteğini almıştı ya da dolduruşuna gelmişti.

Theo ablasının odasına vardığında kapıyı çaldı. Girmesine izin verince hemen odaya daldı. Lydia Theo'nun kendisini ilk defa ziyaret ettiğini görünce şaşırdı.

"Prens Theo bu ne sürpriz!" Dedi ve vazodaki çiçeklerle ilgilenmeyi bıraktı. Theo güldü ve masaya oturdu. Lydia bu duruma şaşırsa da kardeşine kızmadı.

"Sizi buraya hangi rüzgar attı?" Dediğinde Prens her zamanki yarım gülüşüyle güldü.

"Hükümdar mı olmak istiyorsunuz?"

OyuncakçıWhere stories live. Discover now