~36 | 2~

716 72 10
                                    

Theo Henry'nin yeteri kadar yaklaştığını anlayınca konuştu.

"Bizde sizi bekliyorduk! Tam zamanında geldiniz!" Dedi ve arkasına döndü. Daniel ve adamları koşarak geldi ve etrafı sardılar. Henry ve adamları ne olduğunu anlamadılar. Ama karşı tarafın belirgin bir sayı üstünlüğü olmadığı için savaşmaya hazırdılar.

"Prens Theo, demek burada olduğumu anladınız! Üçümüz rahatlıkla aramızdaki konuyu çözebiliriz. Değil mi Elisa?" Dediğinde cevap gelmedi. Theo bir kahkaha attı.

"Üzgünüm! Elisa bize katılamaz! Çünkü onu sarayda bıraktım!" Dediğinde Henry sonunda anlamıştı. Bir tuzağa yakalanmıştı. Elisa yerine başka bir kız getirmişti. Savaş olursa zarar görebilirdi çünkü. Henry bu kadar basit bir tuzağa nasıl yakalandığını düşünürken Theo parmağını şıklattı. Henry ve adamları dondu. Theo Daniele işaret gönderdi. Henry hariç diğerleri öldürüldü. Theo'nun adamları Henry'nin iki koluna girip onu sürüklediler. Saraya geldiklerinde hemen bodruma girip Henry'yi sandalyeye oturttular. Theo tekrar parmağını şıklattığında Henry hareket edebiliyordu. Ama ellerini ve kollarını bağladığını saymazsak.

"Prens Theo! Ben bir lordum! Bana bu şekilde davranamazsınız!"

"Öyle mi? Sen bir prense layıkıyla davrandın mı?"

"E-evet!"

"O zaman neden kanıtın olmadığı 'Prens Theo Elisayla zorla evlendi' diyorsun? Söylesene!"

"Kanıtım var!" Dediğinde Prens şaşırdı. Çünkü Elisa onu sevmediğini ve sadece bir iki kez görüştüğünü söylemişti. Elisa ona yalan mı söylemişti? Onu uyardığı halde!

"Kanıtın ne?!" Dedi siniri artarken. Henry korkuyordu. Ama kolay kolay prense yenilmeyecekti.

"Prensesin bana yazmış olduğu mektuplar var!"

"Mektuplar nerede?" Dediğinde Henry susmuştu. Prens sinirliydi. Üstüne Henryninde susmuş olması sinirini artırıyordu.

"Lord Henry söylemeyecek misin?" Dedi. Henry cevap vermedi. Prens Theo yarım gülümsedi.

"O zaman bir oyun oynayalım! Bir oyun seç ve onu oynayalım. Eğer kazanırsam mektupları alırım ama eğer sen kazanırsan Elisadan ayrılırım." Dedi. Henry'yi baktı. Büyük bir söz söylemişti. Mektupları alacak ya da Elisayı kaybedecekti. Ama o her zaman kazanacağını bilirdi. Çünkü bu saraydaki herkes prense çalışıyordu. Henry bunun bir şaşırtmaca olduğunu düşündü. Ama oyunu kendi seçecekti. Kaybetme ihtimali olmayan bir oyun seçerse Elisayla prensi ayırabilirdi.  Henry bu fırsatı hemen değerlendirdi.

"Kabul. Ok atışı istiyorum"

"Tamam. Okları getirin!" Dedi ve hemen iki hedef, iki yay ve altı ok getirdiler. Henry'nin elleri ve ayakları çözüldü. İki taraf da yayları alınca prens konuştu.

"Üçte biter... İlk önce sen başla" dedi ve hedefi gösterdi. Henry ayağı kalktı ve hedefe baktı. Şimdi üç atış yapıp Elisayı alacak mıydı? Bu gerçek olamazdı! Bir hile mi var? Hayır oyunu kendi seçti. En iyisi atış yapmak diye düşündü.  Okunu hazırlayıp nişan aldı. Ok ve yay sağlamdı. Ekipmanlar sabote edilmemişti. Nefesini verdi ve oku attı. Tam on ikiden vurmuştu. İyi bir başlangıçtı. Sıra prensteydi. Hemen oku yayı aldığı gibi gerip hızlıca atmıştı. Tüm olay 3 saniyede gerçekleşti ve on ikiden vurmuştu. Henry nasıl attığını anlamaya çalıştı. Sadece bir tesadüf diyerek ikinci atışını yaptı. Yine on ikiden attı. Lakin Prens hiç etkilenmişe benzemiyordu. Sıra kendisine geçince yine üç saniyede attı. Yine on ikiden atmıştı. Henry kazanma ihtimalinin düştüğünü görünce tedirginleşti. Elisayı kolayca alma ihtimali elinden gidiyordu. Oku ve yayı iyice sıktı. Kendine inandı ve son atışını atmaya hazırlandı. Ama çoktan tedirgin olmuştu. Eli titriyordu ve kaçırmıştı. Henry prense bakıp bir ihtimal atamaz diye baktı. Ama prens hedef tahtasına bir saniye bakarak yine işini üç saniyede tamamladı. Kazanan prensti. Henry kaybetti. Mektuplarından olmuştu.

"Tahminimden uzun sürdü. Ama yine de ben kazandın değil mi? Hadi bana ödülümü ver!" Dedi gülerek. Henry Elisayı kaybetmişti ama sözünün de eriydi. Mektupların yerini söyleyecekti.

"Tamam prensim siz kazandınız, size onun yerini göstereceğim. Sizinle birlikte yolculuk etmemiz gerekecek" dedi ve prenste kabul etti. Birlikte bodrumdan çıktılar ve at arabasına doğru yürüdüler. Arabaya binip bir süre yolculuk ettikten sonra Lordun evine vardılar. Bahçeden ilerleyip arka tarafındaki kulübeye geldiler. Henry kulübedeki yer tahtasının birini çıkardı. Altından ahşap bir kutu çıkardı. Kutuyu açtı ve içindekilerle birlikte kutuyu prense uzattı. Prens mektuplardan birini açtı. Gördüğü şeyle yarım gülümsemesinin ortaya çıkması bir oldu.

"Yazınız güzelmiş Lord Piovi"

"Bu da ne demek? O Elisanın mektubu!"

"Karımın yazısını bilmediği mi sandın?" Dedi ve güldü. "Suçunun cezasının ne olduğunu biliyorsun değil mi? Yapmaya cesaret ettiğine göre bilmiyorsun... Ölüm!.. Ama merak etme, ben sana bir şans vereceğim" dedi ve lordun tam karşısına geçerek devam etti. "Bir oyun oynayalım mı?"

OyuncakçıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin