~56 | 2~

523 59 4
                                    

"Bebekler iyi mi?"

"Prensesimiz oldukça iyi lakin..."

"Lakin? Diğer bebek?"

"Prensimiz düzgün nefes alamıyorlar"

Aileen duyduğu şeyle donakaldı. Birkaç saniye sonra duyduğu şeyi sindirebildi. Ve hemen Theoyu görmeye gitti.

Odaya hızlıca daldı. Theo elindeki kağıtlardan başını kaldırdı. Ablası olduğunu görünce kafasını geri eğdi ve konuştu.

"Sizi buraya getiren nedir?"

"Elisa doğumda biliyorsun değil mi?" Dedi Aileen şaşkınlıkla. Theoya bu durumu nasıl açıklayacağını düşünürken o sanki diğer günlerden farksızmış gibi oturuyordu öylece. Bu Aileeni çok kızdırmıştı. Ona söylemenin bir anlamı yok diye içinden geçirdi.

"Zaten içeri almıyorlar, bu yüzden vaktimi ziyan etmek istemedim"

"Sen nasıl bir eş? Nasıl bir babasın? Sen Elisayı hiç hak etmiyorsun!" Dedi öfkeyle. Elisa bu adamla niye evlendi diye düşündü Aileen. Theo ile hiç karşılaşmamış olsaydı belki şimdi mutlu olabilirdi. Elisayla zaman geçirdikçe onun mutlu olmadığını fark etmişti.  Aileen Elisayla hiç tanışmamak anlamına gelse bile onların tanışmasını engellemiş olmayı istedi.

"Bunu sorgulamak size düşmez Prenses Aileen. Hak edip etmediğim de... Burada oluşunuzdan anladığım kadarıyla doğum bitmiş olmalı. O yüzden izninizle" dedi ve ablası tekrar konuşmaya başlamadan yanından ayrıldı.

Hızlıca Elisa'nın yanına geldi. Yatağın kenarına oturdu ev Elisa'nın iki yanında yatan bebeklere baktı. İkisi de Elisaya benziyordu. Bir süre öylece durdu ve izledi. Daha sonra Elisaya dönerek memnun bir yüz ifadesiyle baktı.

"İyi iş çıkardın..."

Elisa sadece kafasıyla onu onayladı. Çok yorulmuştu. Sadece uyumak istiyordu. Odaya doktorlar girince meraklandı. Çocukları görünüşte sağlıklıydı. Oğlu biraz daha ufaktı ama aşırı küçük değildi.

Doktorlar hemen bebekleri incelemeye başladılar. Ebe tarafından erkek bebekte sorun olduğu söylenmişti. Hızlı olmalıydılar.

Elisa bunu yenidoğanlar için yapılan rutin kontrol zannediyordu. Bu yüzden Theoya günlerdir aklımda olan bir soru sordu.

"Senden daha önce bir şey istemedim. Sadece tek bir şey istiyorum... Kızımızın adını Ellie koyabilir miyiz?" Dedi fısıltıyı andıran sesiyle. Theo önce anlamsız gözlerle baktı. Elisa'nın ablasına olan özlemini kızının ismiyle gidermeye çalıştığını düşündü. Kendisi koyacak bir isim düşünmemişti. Bu yüzden Elisa'nın isteğini kabul etti.

"Oğlumuzun adı ne olacak peki?"

"Eric iyi olur diye düşünmüştüm. Ellie ve Eric ikiz isimleri gibi geliyor kulağa..."

"İsim konusunda seçici değilim. Yani bu isimler uygun"

"Teşekkür ederim..." Dedi mutlulukla. Theo için pek bir anlamı olmasa da isim konusu Elisa için önemliydi. Hemen çocuklarını kucağına alıp isimlerini söyleyerek onları sevmek istiyordu.

Lakin bu mutluluğu pek uzun sürmedi. Doktorlar ne kadar uğraşsa da Eric akciğerleri yeterince gelişmediği için ciğerlerinin içi kanla doldu ve boğularak öldü. Oğlunun ölümü Elisa için Theo'nun yaptığı şeyleri haykırmadığından kendisine verilmiş bir cezaydı. Düşüncesinin yanlış olduğunun farkındaydı ama o yine de kendini suçladı. Aldığı her nefeste oğlu alamadığı için içi kor gibi yandı. Evlat acısı en beteriydi. Yapabileceği hiçbir şey yoktu.  Bu yüzden saatlerce kızına sarılıp hıçkırarak ağladı.

Theo'nun hissettiği kadarıyla iki çocuğu da muhteşem bir büyü gücüyle doğmuştu. Kendisi için mükemmel büyü kaynağıydı. Lakin planlarını tek çocuğa göre ayarladığı için oğlunun ölümüne fazla üzülmedi. Kızının sağlığından emin olduktan sonra Daniel'e şunu söyledi.

"Büyük gün geldi çattı..."

2.Oyuncakçı'nın karısı'nın sonu

OyuncakçıWhere stories live. Discover now