Sonra beni bıraktılar. Saçlarımdan bir tutam gözlerimin yarısını kapattı.  Anlattığım şeyler sadece bir masaldan ibaretti. Baş karakterin ben olduğum bir masal. Öylesine. Basit bir şekilde.
Kayıp Lord diye bir şey yoktu.

Etrafımı saran çocuklar farklı yerlere kaçıştığında olduğum yerde dizlerimin üzerinde kalakaldım.

Ortada çok büyük bir yanlış anlaşılma vardı. Ve yanlış anlaşılmada kurban sadece ben değildim.
Gözlerimi ileriye doğru çevirdim. Ve ilk bir çift bot gördüm.

Siyah kirpiklerle perdelenmiş siyah gözler.
Öylesine bakıyor. Baktığı şeyde hiçbir güzellik aramıyor.

O, bana bakıyor.

Saçları parmaklarının arasından yeni kurtulmuş gibi gözüküyor.
Koşmuş ve hırpalanmış sanki. Tişörtünün yakası hafifçe kaymış.

Kıyafetleri fazla siyah. Fakat ona yakışmış açık teniyle ve dudaklarıyla bir uyum yakalamış.

Asi ve serseri bir çocuk gibi gözükmek için giymemiş bu rengi.
Daha çok... sevdiği bir rengi giymiş gibi.

Gözlerinde birkaç saniye öylece oyalandım. Tutulmamıştım. Sadece gözlerimi kırpamıyordum. Ortasında kalakaldığım bu olaya şaşkındım hâlâ ve biraz endişeli. Buraya girdiğimde bunun olacağını tahmin edememiştim. Çocukların bu konuda ciddi olabileceğini bilmiyordum.

Ve bir süre bekledim.

Aslında beklememin bir sebebi vardı. Ben... kalbimin sesini duymayı ümit ettim.

Ama hayır. Duyamadım.

O, kayıp Lord değil.

Kalbim suskundu. Ve yaz günündeki deniz gibi durgun.
Gözlerine bakıyorum ama kalbim her zaman ki gibi atıyor, her şey yolundaymış gibi davranıyor.

Evet atış şeklinde bir sorun vardı fakat ne olduğunu teşhis edemiyordum. Galiba sadece masalımı bildiği için endişeleniyordum.

Çocuklar onun kayıp lord olduğuyla kafamın etini yiyip durduklarında şöyle düşünmeye başlamıştım.
Belki... belki onu gördüğümde kalbim dışarıya çıkmak için göğüs kafesimi zorlayacak belki nefes alamayacağım.

Bu olmamıştı.

O çocuğun kayıp lord olduğunu bana düşündüren ve ümit ettiren şey neydi bilmiyorum. Çocukların beynimi tırmalaması sonucu etkilenmiş olabilirdim. Ama sonuç olarak o da değildi.

Beklemeye devam edecektim.

Çocuk uzun süren kendimi sorgulama rituelimden sıkılmış olacak ki rahatsızca kıpırdandı. Hızlıca oturduğum yerden kalktım. Her şeyin ve başta benim garip gözüktüğüme emindim.
Ve etrafımızdaki meraklı gözler benim için büyük bir sorundu.

Beni o çocuğun önünde öylece bıraktıktan sonra saklanmışlardı. Birkaçı duvarın arkasına, biri lobideki koltuğun yanına ve diğer iki kişi ince bambunun arkasına gizlenmişti.
Hepsini görebiliyordum.

Kendi kendime konuştum.
"Mükemmel..mükemmel."

Onlara onun kayıp lord olmadığını defalarca söylesemde bir türlü inandıramamıştım. Bu defa ısrarcı ve ikna edilemezlerdi. Anlattığım hikakayeye bu kadar kapılacak ve takılacaklarını düşünmemiştim.
Aslında az kalsın ben de inanacaktım.
Boğazımı temizledim. Şu an onları hayal kırıklığına uğratmamak için masalımıza ayak uydurmam gerektiğini düşündüm. Ve yapabildiğimin en iyisini yaparak gülümsedim.

O, kıpırdamıyordu. Yakasının kaymış olmasından ve botunun içine soktuğu pantolonunun dışarı çıkmış paçasından iyi vakit geçirmediğini anlamıştım.
Oldukça bitkin gözüküyordu.

Conteur fille | JungkookWhere stories live. Discover now