35. BÖLÜM

5.1K 245 77
                                    

YAZAR'IN AĞZINDAN

Genç adam gözlerini açtığında bir evde olduğunu farketti. Elleri ve ayakları da bağlıydı. Neresiydi burası? Kim kaçırmıştı onu? Bu düşünceler beynini kemiriyordu. En kötüsü de bu soruların cevaplarını bilmiyordu ve öğrenmeyi de, ona ne yapacaklarını da çok merak ediyordu.

Ama saatlerdir hiç kimse gelmemişti yanına. Bunları kimden öğrenecekti? Kimse de gelmiyordu ki. Lanet olsun! Ne istiyorlardı ondan? En son yolda arabanın önünü kestiklerini hatırlıyordu. Karşısında ki adamların kendisinden ne istediğini öğrenmeye çalışırken, arkasından da başka birinin bayıltacağını nereden bilebilirdi? Ama bir kurtulsun, onların cezalarını kendi elleriyle verecekti. Veremeyeceğini bilse de...

Kim, ondan ne istiyordu yaaa? Ne? Kesin düşmanları falandı. Başka kim olabilirdi ki zaten? Neyse, Adel Melek onu nasılsa affetmişti zaten. O kendisinin yokluğunu farkedip bulurdu. Bulut öyle umuyordu. Adel'in hâlâ kendisini sevdiğini umuyordu. Elbette ki seviyordu. Kendisini affetmişti sonuçta. İntikam Meleği, Bulut'tan görevi olan intikamını almayıp affetmişti. Çünkü Adel Melek onu hâlâ seviyordu. Kerem, kendisine aşık etmeye çalışıyordu ama Adel hâlâ onu seviyordu. Vazgeçmemişti ki hiç. İşte Bulut, bunları düşünüyordu. Asıl şüphelenmesi gereken kişiden şüphelenmiyordu bile. Üstelik kendisini Adel'in kurtaracağını sanıyordu. Bu kadar aciz bir durumdaydı işte. Ama onun bilmediği şey, böyle bir şeyin asla olmayacağıydı.

ADEL MELEK'TEN DEVAM

"Tamam mıdır?" diye sorunca karşı tarafta ki adamım hemen konuştu.

"Evet Adel hanım. Emrettiğiniz üzere, onu sizin dağ evinize götürdük."

Dudaklarım da gülümseme oluşmuştu birden. Sabah, telefonun sesine uyanmıştım ve saydırarak kimin aradığına baktığımda adamlarımdan birinin aradığını görür görmez, beklediğim bir haber olma ihtimalini düşünüp hemen açmıştım. Tahmin ettiğim gibi de olmuştu. Beklediğim o haberi vermişti işte bana.

"Tamam. Hiç birinizde gitmeyecek onun yanına. Ona göre! "

"Ama Adel hanım. Bi gitseydik, yumruklarımızı konuştursaydık. İçimde kalır sonra benim." dediğine tebessüm ederken buldum kendimi.

"Hayır, gitmeseniz daha iyi. Size soru falan sorar, cevaplamayacağınızı biliyorum tabi ama sizin benim adamlarım olduğunuzu biliyor. Biraz kendini yesin bakalım. 'Kim yaptı?' diye düşünsün dursun."

Onaylayınca telefonu kapattık. Ben de hazırlanmaya başladım. Bugün 12'de ders vardı. Arel ve Selin zaten okullarına gitmişlerdi. Ama ben, ondan önce Yiğit ve Elif'in tutulduğu depoya gideceğim. Selim'in cezasını sonra veririm. Fakat bugün Yiğit ve Elif'i de dağ evine götürtmem lazım. Hazırlandıktan sonra aşağı indiğimde herkes buradaydı.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Ceren.

Hafifçe sırıtarak, "gidiyoruz." dediğimde meraklı bir ifadeyle bana bakıyorlardı. Hira, "dersin başlamasına daha 3 saat var kanka."

"Dershaneye gitmiyoruz zaten. Yiğit ve Elif'in tutulduğu depoya gidiyoruz. E tabi gelmek istiyorsanız." diyip kapıya doğru ilerlemeye başladım. Koşarak arkamdan geldiler. Hafifçe gülümsedim. İki arabaya binecek şekilde dağılmıştık hepimiz.

*************

Deponun önüne geldiğimizde arabalardan inip ilerlemeye başladık. Deponun önünde ki korumalar bizi görür görmez kafalarıyla selam verip hemen kapıyı açtılar.

İNTİKAM MELEĞİ (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now