26. BÖLÜM

4.8K 261 103
                                    

ADEL MELEK'TEN DEVAM

Gözlerimi açtığımda hiç tanımadığım bir evdeydim. Nerede olduğumu ise bilmiyorum. Ellerim ve ayaklarım bağlı bir şekilde sandalyedeydim. Kim kaçırdı beni ya? Buna kim cesaret edebilir? Kim? Gerçi kim olabilir ki, düşmanlarımdan biridir kesin.

Etrafta gözlerimi gezdirdiğimde Ceren'i görmeyi hiç mi hiç beklemiyordum. O da bir sandalye de elleri ve ayakları bağlı bir şekildeydi. Ayrıca hâlâ baygındı. Ama bir depoda değildik. Normal bir evdeydik. Eğer düşmanlarım olsaydı beni bir depoya götürmezler miydi? Hem üstelik düşmanlarım olsa, Ceren'i neden kaçırsınlar ki?

"Ceren, Ceren." diye seslenmeye başladım. Kısa bir süre sonra yavaşça gözlerini açmıştı. Ve beni görünce o da şaşırdı benim gibi.

"Adel, senin burada ne işin var?"

"Asıl senin burada ne işin var?" dedim sorarcasına ben de. Daha sonra olayı idrak edince tekrar Ceren'e bakmaya başladım.

"Daha doğrusu ikimizin burada ne işi var? Kim kaçırmış olabilir bizi?"

O da benim gibi düşünencelere daldı. Ardından gözlerini pörtleterek bana çevirdi.

"Beni Yiğit kaçırdı. Biliyorum. Kesin beni o kaçırdı." sesi endişeli bir hâl almıştı.

Yiğit, Ceren'e takıntılı olan manyaktı. Aynı zamanda da Kerem ve Elif'in de kuzeniydi. Kesin Elif yüzünden bulmuştur Ceren'i. Ama eğer onu Yiğit kaçırdıysa, beni neden kaçırsın ki? Burada bir şeyler dönüyor ama ne?

Biz böyle Ceren'le düşünürken odanın kapısının açılmasıyla birlikte bakışlarımız oraya gitti. Fakat gördüğüm yüzle büyük, oldukça büyük bir şok geçirdim. Onun beni kaçırabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Üstelik o, Yiğit'le iş birliği mi yapmıştı yani. Ceren'le birbirimize bakmaya başladık şaşkınca. O da en az benim kadar şaşkındı.

Bir ses duymamızla birlikte Ceren'le birbirimizden gözlerimizi çektik ve sesin geldiği yöne doğru bakmaya başladık.

"Nasılsın sevgilim." diyerek Ceren'e doğru yürümeye başladı. Sanırım bu Yiğit olmalı.

"Ben senin sevgilin falan değilim!" diye bağırdı Ceren haklı olarak. Aklıma gelen şeyle birlikte nefret dolu bakışlarla Bulut'a baktım. Beni onun kaçırdığına hâlâ inanamıyorum. O ise bana sırıtıyordu. Bu olanlara gerçekten ama gerçekten inanamıyorum. Onun gerçek yüzünü nasıl göremediğime inanamıyorum. Nasıl göremedim, nasıl?

"Beni görmeyi beklemiyordun dimi?" dedi alaycılıkla. Ona nefret dolu bakışlarla bakmaya devam ediyordum.

"Neden yaptın bunu? Ha, neden? Sana güvenmiştim ben be! Seni sevmiştim ben!" dedim. Gözlerimden akmaya hazırlanan yaşları geri göndermeye çalışıyordum. Ama yine de dolmasını engelleyememiştim. Daha sonra da;

"Söylesene, neden yaptın bunu lanet olası! Neden yaptın!!! Yalan mıydı herşey. Bana olan o bakışların, o davranışların... Yalan mıydı lanet olasıca! O aşkın yalan mıydı!!!" diye bağırmam bir oldu. Bakışları bir an için değişse de, sonradan kendini toparlamıştı. Ve yine yüzünde ki piçimsi sırıtışla bana bakmaya devam etti.

"Hayır, yalan değildi! Hiçbiri de yalan değildi. Biri dışında." dedikten sonra biraz sessiz kaldıktan sonra devam etti.

"Senin bana güvenebileceğin gerçeği yalandı. Bana güvenmemeliydin. Güvenmek için çok yanlış kişiye çattın." sesi alaycı bir ifadeyle çıkmıştı.

İNTİKAM MELEĞİ (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now