33. BÖLÜM

4.7K 271 41
                                    

ADEL MELEK'TEN DEVAM

Herkes beğendiği ata binmişti bile. Ama ben ve Kerem hâlâ duruyorduk. Ben adının Rüzgar olduğunu öğrendiğim bu atı çok beğenmiştim ve binmek istiyordum. Ama Kerem'in atı. Kendisi binmek isteyecektir büyük ihtimalle.

Bakışlarımı attan çekip Kerem'e doğru çevirdim. O da zaten bana bakıyormuş.

"Buna ben binsem. Olur mu?" diye sordum. Sesimi masumca çıkartmıştım. Benim ses tonum ve bakışlarımı görünce içten bir şekilde gülümsemeye başladı.

"Ata binmeyi biliyor musun?" diye sorunca başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım. "Evet, biliyorum."

Çenesini yukarı doğru kaldırarak düşünüyormuş gibi yapmaya başladı. Bu hali de ayrı bir tatlı görünmüştü bana. Elimde olmadan gülümserken buldum kendimi. Kısa bir süre sonra başını bana doğru indirince de gülümsememi silmem bir oldu.

"Başka bir at kalmadı ama. Herkes beğendiği atları alıp gitti. Sadece ikimiz ve Rüzgar kaldı. İstersen birlikte binelim?" dedi sorarcasına. Hiç düşünmeden yine başımı olumlu anlamda sallayınca önce o bindi ata. Hem de tek hareketiyle... Profesyonel mi yoksa yaaa? Bindikten sonra gülümseyerek bana bakınca, ben de hemen üzerimde ki şaşkın ifadeyi atıp arkasına binmek için hareketlendim.

"Yardım lazım mı?" diye sorduktan yalnızca bir kaç saniye sonra atın üstüne binip, arkasında ki yerimi almıştım. Aynı zamanda da ona bakarak sırıttıktan sonra, "hallettim bile." demem bir oldu. O da bana sırıttıktan sonra ipleri eline aldı ve atın yelelerini okşayarak, "hadi Rüzgar'ım." diye fısıldadı. Ve at hareket etmeye başladı. Önce yavaşça yürüdü, ama giderek hızlanmaya başlamıştı. Refleks olarak güvenliğim için, kollarımı Kerem'in beline dolamak zorunda kaldım.

Tahminen 1 saattir aralıksız ata biniyorduk. Daha hiç inmemiştik. Diğerleri ortalıkta görünmedikleri için biz de çiftlik yerine geri döndük. At durmuştu ama biz hâlâ üstündeydik. Etrafıma baktığımda biz hariç herkesin ata binmeyi bırakmış olduğunu gördüm. Önce Kerem indi attan. Ondan sonra da tam, ben inmek için yeltendiğim sırada Kerem'in bana elini uzatması eş zamanlı oldu.

Ona şaşkınca bakıyordum. O ise gülümseyerek. Ata binmek kolaydı ama, at büyük olduğu için yüksekti haliyle. Ve inmek biraz zorlayabilirdi. Ben de elimi Kerem'e verdiğimde nazikçe tutmuştu. Böylelikle de inmeme yardımcı olmuş oldu. Atın üstünden inmiştim ama hâlâ ellerimiz birleşikti ve birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Neden böyle bakışıyorduk ben de bilmiyorum. Fakat gözlerimi ondan bir türlü çekmek istemiyordum. Ve bunun nedenini ben de anlayamadım.

Uzun bir süre hâlâ bakışırken, ben silkelelenip kendime gelmeye çalıştım. Başardım da... Daha sonra da elimi yavaşça Kerem'den, gözlerimi de onun gözlerinden çektim.

Ama etraftakilerin de, kendilerine memnun bir tebessümle baktıklarının farkında değillerdi.

Şimdi de hepimiz çiftliğin etrafını gezmeye başladık. Gerçekten çok güzel bir yerdi burası. Zaten görür görmez de hayran kalmıştım.

"Burası gerçekten de çok güzel değil mi yaaa." diye o hayran sesiyle konuştu Selin. Diğerleri de onu onaylayan şeyler söylediler. En son da ben konuştum. "evet yaaa, ben görür görmez hayran kaldım zaten."

Kerem'de bana bakarak;

"Gerçekten çok mu beğendin?" diye sordu gülümseyerek. Bu kadar kişinin arasından neden benim düşüncelerim onun için daha önemli ki sanki? Aklımda bu düşüncelere rağmen yine de gülümseyerek başımla onayladım. Yağmur'da, "Adel zaten böyle bahçeli, çiçekli böcekli yerleri çok sever. Onun için de, bu Adel için anormal bir şey değil yani." diye sordu. Sesinde azıcık alaycı, azıcık normal, azıcıkta şakacı bir ton vardı. Alaycılığı, Kerem'in bunu sadece bana sormasından olmalıydı.

İNTİKAM MELEĞİ (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now