23-Duysun Lütfen

56 6 3
                                    


DONGHAE


Güçsüz bedenimi geriye doğru dayadım ve itiraf ettim.

''Az önce yeni bir karar aldım. Bundan sonra sevgimi hiç kimseden saklamayacağım. Bunu daha fazla yapmak istemiyorum.''

''Duydun değil mi? Doktor duyduğunu söylüyor. Buna nasıl emin olabiliyorlar emin değilim. Ama onlara inanmak istiyorum. Yine de kalp atışını izlemekten alamıyorum kendimi. Pişmanlıklarım kursağımda birikiyor. Kendime kızıyorum Sooyun. Hemde çok kızıyorum. Seni gözümün önünden ayırmamalıydım.  Bugün üçüncü haftanın ilk günü. Doktor senin yıllar boyunca bu şekilde kalma ihtimalin olduğunu söylediğinde bunu düşünmek istemedim ama her geçen gün içimdeki korku büyüyor. Eminim  direniyorsundur.. Pes etmeyi aklının ucundan geçirme Sooyun. Sen gidersen bu odadan çıkamam.. Beni duyuyor olduğun gerçeği bile bana o kadar umut veriyor ki.. İki haftadır buradan çıkmadım çünkü çıkarsam birilerini öldürmem gerekebilir. Çektiğin acıyı düşündükçe hepsini öldürmek istiyorum. Bu yüzden burada senin uyanmanı bekliyorum. Yaşamak için önce buna ihtiyacım var çünkü.''

''Dün akşam başkan buradayken bizi duymuş olmalısın. Ona açık bir şekilde sen uyanmadan buradan gitmeyeceğimi söyledim. Beni anlamış gibi görünüyordu bilmiyorum. Ama Moon şerefsizinin tüm kötülükleri önümüze serilince başkana karşı gardımı indirdim. O kötü biri değil. Kötü olan Moon. Onun yüzünden olan her şeyden nefret ediyorum.''

Kapı açıldığında gözlerim o yöne kaydı. 

''Heechul hyung gelsene. Sooyun'a az önce verdiğim kararı anlatıyordum.''

''Ne kararıymış bu.''

''Onu sevdiğimi artık kimseden saklamayacağım.''

''Kötü bir fikir ama niyetini sevdim tabii.''

Heechul yanıma bir sandalye çekip oturduğunda yorgun görünüyordu.

''Sooyun görüyorsun ya artık uyanmalısın. Uyanmalı ve Donghae'ye biraz da çalışması gerektiğini söylemelisin.''

Onu duymazdan gelerek elindeki kağıdı işaret ettim.

''O ne?''

Yorum yapmadan kağıdı bana uzattı.

Bu Sooyun'a verilen zehrin raporuydu, çıkmıştı. 

''Sooyun'a her şeyi anlattın mı Donghae.''

''Bilmesi gereken her şeyi biliyor.''

Ona dik dik baktıktan sonra ekledim.

''Biraz hava almak istiyorum hyung. Benimle gel.''

Gözleri korkutucu derecede ciddi görünse de beni kırmadı ve peşimden odanın dışına geldi.

''Hyung bunu bilmesinin ona ne faydası olacak söyler misin?''

''Donghae doktoru dinliyor musun sen? Şu an panikleyip bilincini kaybetmiş bile olabilir. Neler olduğunu bilirse eğer en azından vücudunun hissiz kısımlarına bir anlam verebilir. Tabii bizi gerçekten duyuyorsa.''

''Duyuyor, duysun lütfen.''

Sesim güçsüzce çıktığında duvara yaslandım ve yere çöktüm.

''Bu nasıl bir canilik hyung? Siyanür vermek ne demek!''

''Siyanür mü!''

Taeyeon 'ın sesini duyunca ikimizde ona döndük.

''Siz neyden bahsediyorsunuz?''

Heechul benim kalkmam için bana destek oldu ve sakince konuştu.

''Hoş geldin Taeyeon. Şuraya geçelim mi?''

Koridorun sonundaki koltukları kastediyordu.

O kadar çok göz yaşı dökmüştüm ki artık sadece gözlerim acıyordu. Göz yaşı çıkmıyordu.

Koltuğa oturduğumuzda Heechul sakince konuşmaya başladı. Onunki öğrenilmiş sakinlikti.  Keşke bende bu kadar sakin olmayı öğrenebilseydim.

''Taeyeon, olayın ne kadarını biliyorsun.''

''Sooyun Almanya'da kalarak anlaşmasını fes etti ve sonra saçma soğuk bir insana dönüştü bu sabah ise başkan hastahane de olduğunu ve gidip onu görürsek ona iyi gelebileceğini söyledi. Başka bir şey bilmiyorum. Neden bilmediğimi seni dinledikten sonra sorgulayacağım.''

''Menajer Moon Almanya da kaldığımız aparttan Sooyun'u kaçırdı. Kimse şüphelenmesin diye telefonundan onun adına herkesle konuştu ve montajlı ses kayıtları hazırladı. Yani anlaşmayı fes eden Sooyun değildi. Sooyun kaçırıldıktan sonra son bir kez Rachel ı ve bizi görmek için Moon'u ikna etmiş. Geldiğinde bileğinde bir akıllı saat vardı ve Moon onu o saatten dinliyordu. Biz durumu anladığımızda polise gittik. Gizli bir şekilde Moon anlamadan Sooyun'la konuştuk ve bize dinlendiğini Moon'un onu öldürmek istediğini söyledi. Polis bir plan yaptı, Sooyun Moon'un yanına döndü ve bir süre sonra normal bir polis çevirmesinde bir bahane ile hepsi yakalandı. Buraya kadar her şey güzel ve yolundaydı. İkisini ayrı arabalara koymuşlardı ve Sooyun'un yanındaki polis ona her şeyin bittiğini  rahatlayabileceğini söyledi. Aptal polisin bilmediği şey ise Sooyun'un kolundaki saati Moon hala duyabiliyordu. Oyuna getirildiğini anlayan Moon telefonundan saati kontrol ederek saatin içindeki az miktardaki siyanürün Sooyun'un vücuduna girmesini sağladı. Ve bu da Sooyun'un kısmi felç geçirmesine neden oldu. Şu an duyabiliyor ve sadece ayağını kımıldatabiliyor.''

Taeyeon'un duyduğu ilk cümlede akmaya başlayan göz yaşları bir süre karşılık vermesini engelledi.

''Taeyeon tüm bunlar çok fazla ama o yaşıyor ve bu bizim yıkılmamızı engelliyor.''

''Ona çok fazla kızdım, çok fazla şey söyledik o acı çekerken ben nasıl bu kadar acımasız olabildim.''

''Yalnız değilsin merak etme.''

Ağlamaklı çıkan ses tonum içinde acı ve pişmanlık barındırıyordu. Telefonuma mesaj geldiğinde bekletmeden cevap verdim. Jackson geceleri burada kalıyordu fakat gündüzleri saat başı yazıyor ve ablasını soruyordu. İlk hafta oda benim gibi hiçbir yere gidememişti fakat geçtiğimiz hafta onu gitmesi için ikna etmiştim. 

''Peki ne zaman kendine geleceği ile ilgili bir şey söylüyor mu doktorlar?''

''Her an olabilirmiş ya da yıllar sürebilirmiş.''

Yıllar kelimesi zihnimde yankılanırken böyle bir şeyin olmaması için her şeyi yapmaya hazırdım.









Unwanted GoddessWhere stories live. Discover now