18-Anımsanan En Güzel Gün

60 7 0
                                    

Merhaba, iyi okumalar..

 Derin bir nefes almakla başlayın bence. Tarihin en uzun bölümü çünkü^^

**



SOOYUN


Rüzgarı kucaklayan bedenim evin arka balkonunda köşeye sıkışmış gibi. İçeriye, yanlarına girebilsem ısınacağım biliyorum ama yapamıyorum. Korkuluklardan atlamak geçiyor aklımdan bu kezde katilim izin vermiyor. Üşüyorum. Her geçen saniye soğuk daha da işliyor damarlarıma. Ölümün yavaş yavaş geleceğini bilmek canımı acıtıyor. Belirsizlikten nefret eden bedenim hangi günün şafağında son nefesini verecek bilmiyorum. 

''Bana Junghyun'un öldüğünü neden söylemedin?''

Arabaya yeni binen bedenini yanıma yerleştirirken her zamanki itici ifadesiyle karşılık verdi.

''Herhangi bir şey öğrenmeyi hakkettiğini sanmıyorum.''

Cevap vermedim. Karşımdaki, konuşup anlaşabildiğim bir insan asla olmamıştı zaten.

''Jackson evde. Yanına gidebilirsin. Sonra diğerlerine uğra ve buraya gel. Seni burada bekleyeceğiz, iki saatin var. Telefonun?''

Cebimdeki telefonu çıkarıp ona gösterdiğimde sırıttı.

''Söz dinlemen güzel Sooyun beni şaşırtıyorsun.''

Sabah telefonumu bana verdiğinde ekran kilidini açarsam eğer anlaşmanın bozulacağını söylemişti. 

Hayatımda ilk defa dik kafalılık yapamıyordum. Sevgili katilim, beni bu kapana sıkıştırmayı yıllardır planladığı için bir şey yapamıyordum. 

Aslında belki de yapabildiğim en iyi şeyi yapmıştım; onu ikna etmiştim. Sevdiğim insanları son bir kez daha görmek için.. Fakat hepsi buydu. Onlara en ufak bir şey belli edersem ya da yardım istersem onlara zarar vereceğini söylüyordu. 

Eskiden olsa asla inanmazdım yapacağına. Fakat ilk kaçma girişimimde kasıklarıma yediğim bıçak darbesi onun gerçek yüzünü görmeme sebep olmuştu. Kendi yapmamıştı elbette, şoför koltuğunda oturan kiraladığı katildi bıçağı bana saplayan. 

Telefonu cebime yerleştirdim ve inmek için kapıya uzandığımda bir yeni tehdit daha algıladım. Duraksadığım da elindeki tabancayı kasıklarımda ki yaraya bastırırken gülümseyerek konuştu.

''Sooyun, iki kişi değiliz. Amacın onları son kez görmek, amacından şaşma lütfen.''

Canımı acıtmıştı. Cevap vermedim ve hızlıca indim arabadan. Yurdun arka caddesinde tenha bir yer seçmişlerdi beklemek için. Adımlarımı hızlı atmam gerekiyordu, onlarla biraz daha fazla zaman geçirmek için ama istemiyordum. Çünkü sonrası yoktu. Geri dönecektim ve her şey bitecekti. Sırf bu yüzden bile Donghae nin evde olmamasını dileyebilirdim.

Sitenin arka kapısındaki güvenliğe kimliğimi gösterdiğimde şaşırmıştı fakat sorgusuz ve yorumsuz geçmem için kapıyı açtı.

Kasığımdaki acı hala canlıydı. Görünürde bir şey yoktu fakat kanadığını hissedebiliyordum. 

Asansör yaşadığım eve doğru çıkarken gözümde canlanan bir görüntü beni yıllar öncesine götürdü. Hayatımdaki en berbat fakat aynı zamanda en güzel güne..


**


FlashBack

Unwanted GoddessWhere stories live. Discover now