GİRİŞ

21.9K 558 133
                                    

Okumaya başladığınız tarihi alabilir miyim? 💎

03.04.1988

Gecenin en kör saatinde, İstanbul'un üzerini Nisan yağmuru esir almıştı. Sanki şehrin ara sokaklarında olan bütün pislikleri temizleyip arındırmak istiyordu bu şehri. Dönen illegal işlerden birini de Kamer Keskin çeviriyordu. Silah kaçakçılığına bulaşmıştı ve bundan hiç pişman değildi. Diğer ortakları ise bu durumu öğrendiklerinde onu yeni kurdukları şirketin küçük ofisinde göz hapsine aldılar.

Üç ortak küçük ofiste sessizce duruyordu. Ancak ortadaki küçük kıvılcım en ufak bir hareketle her an her yeri alevlerle sarabilirdi. Diğer iki ortağın karşılarındaki adam umursamadan onlara bakıyordu. Yaptığı hataların farkındaydı ama bu onun için hata değildi. Daha fazla para kazanmanın hızlı yoluydu. "Nasıl yaparsın bunu? Nasıl bulaşırsın bu işlere!" diye bağırdı aralarında en büyükleri olan Taner. Üç ortağın içinde en büyükleri oydu. Koyu kahverengi gözleri öfkeden daha da kararmıştı karşısındaki illegal işlere bulaşan adama bakarken. Ortanca olan ortak, Taner'in koluna dokunarak dikkatini üzerine çekti.

"Dur da, bir dinleyelim Kamer'i." dediğinde Taner, alayla güldü. Oysa Veysel, sadece üç arkadaşın konuşarak anlaşmasını ve dostluklarının bitmemesini istiyordu.

"Neyini dinleyelim, Veysel? Adam kaçakçılık yapıyor, kaçakçılık!!"

Kamer, daha fazla dayanamayarak ayağa kalktı. "Ben, ne yaptıysam bu şirket için yaptım! Alınan finansal destek size batmıyordu da nerden geldiğini öğrenince mi zorunuza gitti! Bırakın bu ayakları Taner Bey!" Yaptığı illegal işten utanmıyordu. Kurduğu cümleler bunu açıkça belli ediyordu.

Sözleri Taner'in her bir sinir hücresini tek tek hareketlendirmeyi başarmıştı. Öfkeli gözleri Kamer'in yüzünde gezerken sağ kroşesini yıllardır dostluk sürdürdüğü adamın sertçe suratına geçirdi. Veysel, üzüntüyle baktı dostlarına. Kamer'e o da kızmıştı ama dostluğunu da bir çırpıda silemiyordu.

Kamer ise yediği yumrukla çenesini tuttu. "Bu neydi şimdi Taner?" dedi gülerek. "Böyle mi çözeceksin gerçekten." Taner'in ona kızması, Veysel'in üzgün bakışları kesinlikle umrunda değildi.

Taner, ellerini saçlarına daldırarak sabır dilendi. Veysel ikisinin arasına girdi. "Tamam, bir sakin olalım. Konuşalım. Kamer, bu işleri bırakır. Tekrar sıfırdan başlarız." dedi ikisini sakinleştirmek adına. Kamer, alayla gülerken Taner'in gözleri öfkeyle ona döndü tekrar.

"Ne gülüyorsun lan? Komik olan ne?"

Kamer, dişlerini dudaklarına geçirip güldü. "Veysel'in iyimserliğine, benim o işi bırakacağıma inanmasına gülüyorum."

Veysel, eski dostunun söylediklerine içerlemişti. Taner ise iyice deliye dönmüştü. "Siktir git lan burdan!" diye bağırarak eliyle kapıyı gösterdi. "Def ol git! Elimden bir kaza çıkmadan def ol!"  Gerçekten Kamer'e zarar vermemek için kovuyordu. Biraz daha kalırsa hayatının ilk ve son cinayetini işleyecekti.

Kamer, omuzlarını silkeleyerek boynunu kıtlattı. "Umurumda değilsiniz. Kendi bokunuzda boğulun. Ben, kendime büyük bir gelecek sunacağım."

Son kez Veysel ve Taner'e baktıktan sonra ofisin kapısını çarparak çıktı. Taner, kravatını gevşetip Veysel'e baktı. "Onun tarafını tutacaksan sen de git Veysel." dedi sakin kalmaya çalışarak.

Veysel, umutsuzca düşürdü omuzlarını. Başını iki yana salladı.

"Kamer ile yıllardır devam eden dostluğumuz bitti. Bu, büyük bir deprem. Enkazından hepimiz nasibimizi alacağız Taner."

Taner'in hırslı gözleri Veysel'in sözleriyle parçalanarak yerini endişeye bıraktı. Kamer'i tanıyordu. İsterse ne kadar tehlikeli bir adam olabileceğini biliyordu.

Artık kimse güvende değildi. Ne doğacak çocuğu, ne Veysel, ne de aileleri.

GECE MAVİSİWhere stories live. Discover now