GECE MAVİSİ▪️35

2.9K 223 25
                                    

Titreyen ellerimle elbisemin eteğini sıkarken Cihan'ın sedyeyle ambulansa bindirilen bedenini izliyordum. Sanki görünmez bir güç tarafından durdurulmuştum. Ne ağzımı açıp tek bir kelime edebiliyordum ne de hareket edecek gücü bedenimde hissediyordum. Neydi bu his?

Korku?

Dehşet?

Endişe?

Hayır, hayır. Hiçbiri değildi. Sadece suçluluk duyuyordum. Kendimi suçluyordum çünkü ona ateş edenin Aykut olduğuna neredeyse emindim. 'Benim yüzümden.' diye düşünmeden edemiyordum bir türlü. Aykut, Cihan'ı benim yüzümden vurmuştu.

'Ya Aykut değilse?'

İç sesim, kendisinin dahi inanmadığı bir şeyi bana soruyordu. İçimdeki ben'in aksine, ben neredeyse emindim.

"Damla!"

Kolumu tutup çekiştiriyordu Ediz. Bedenim ona itaat ederek götürdüğü yere doğru sürükleniyordu. Siyah bir arabaya beni itercesine bindirdikten sonra kapıyı kapattı. Arabada Cansel'de vardı. Deniz'de saniyeler sonra yolcu koltuğuna yerleşirken, Ediz sürücü koltuğuna oturdu.

Cansel, iç çekerek ağlıyordu. Deniz, onu teselli etmeye uğraşırken, Ediz ambulansın peşine takılmıştı. Deniz, bir ara kardeşine bakarak, "Ali ağabey ve Efe'nin ailesi, Befa babaanne ve Elif Hanım ile ilgilenecek." dedi. Cevabını bile beklemeden tekrar arkaya dönerek yanımda oturan Cansel'in eline uzandı.

"Korkma, omzundan vuruldu. Bir şey olmayacak Cihan'a." dese de Cansel'in bir kulağından giriyor, ötekinden firar ediyordu. Deniz'in gözleri hüzün içinde sözlüsüne bakarken bir ara bana baktı. "Damla, sen iyi misin? Yüzün kireç gibi."

Cevap vermedim. İstesemde veremedim. Dudaklarım sanki mühürlenmiş gibiydi. Zorladım. Konuşmak istedim ama olmadı. Ağlamak için uğraştım ama onu da beceremedim. Çenem artık dişlerimi sıkmaktan ağrırken tırnaklarımı çıplak bacaklarıma geçirdim. Belki canım acırsa dilim de çözülürdü.

Sert manevralarla otoparka girerek bulduğu ilk yere arabayı park etti, Ediz. Herkes alelacele arabadan inerken ben, hareket dahi edemiyordum. Deniz, oturduğum tarafın kapısını açarak kolumdan tuttu. Beni dışarıya çektikten sonra kapıyı kapattı. Soğuk hava tenime çarptığında titrek bir nefes aldım. Ardından Deniz'in de yönlendirmesi ile hastaneye ilerleyerek içeriye girdik.

Cihan'ı ameliyata almışlardı bile. Bir hemşire yanımıza gelerek, "Cihan Akınay'ın yakınları siz misiniz?" diye sordu.

Cansel, "Ağabeyim." dedi iç çekişlerinin arasında.

Hemşire elindeki torbayı Cansel'e uzattı. "Ağabeyinizin."

Cansel, daha şiddetli ağlayarak torbayı aldı. Hemşire gidecekken Ediz, kolundan tutup, "Durumu nasıl?" diye sordu.

"Pek bir bilgim yok ama kritik değil. Kurşun omzunu delip geçmiş. Kan kaybetmiş, kan takviyesi yapıldı. Ameliyatı da birazdan biter."

Cansel, rahat bir nefes alarak Deniz'e sarıldı. Peki ben? Ben neden rahatlayamamıştım? Cihan iyi olsa da bu suçluluk ellerini boynuma geçirmişti çoktan.

Ediz, şakaklarını ovalayarak bir sağa bir sola volta atıyordu. "Kim lan ateş eden?" dedi öfkeyle.

Deniz, alaylı bir ifadeyle ikizine baktı. "Kim olacak? Aykut şerefsizidir!" dedi tiksinircesine. Sanki adını ansa suçu üstüne yapışıyormuş gibi his uyandırıyordu herkesde.

Ediz, ellerini öfke içinde saçlarına daldırdı. Sinirle çekerken, "Bu adam bizden ne istiyor amına koyayım!" diye söyleniyordu. Deniz ile göz göze geldik. Sertçe yutkunarak tekrar kardeşine baktı.

GECE MAVİSİΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα