"Bulut sayesinde öğrendim. O öğrenmemi sağladı. Ben o zaman lanet olsun ki sana inanıyordum. Ama Bulut işte o zaman, gösterdi bu kanıtları bana."

Bulut'a baktığımda, bana oldukça şaşkın bir şekilde bakıyordu. Beklemiyordu sanırım. Bulut'un ben o olduğunu hiç tahmin edemezdim, ama Rüzgar'ı araştırırken anladım, onun o Bulut olduğunu.

O zamanlar taşınmak zorunda kalmıştık. Ve taşındığımız akşam yeni evimize bir kargo gelmişti. Baktığımda ise Rüzgar'la bir kızın uygunsuz fotoğrafı vardı. Ve bir de not vardı. Notta hatırladığım kadarıyla;

Çok yanlış kişiyi sevmişsin. Ama ben de sana onun gerçek yüzünü görmeni sağlamak istedim. Sakın beni araştırmaya kalkma. Hakkımda adım ve soyadımdan başka hiç bir şey bulamazsın. Onun seni her halinle sevdiğini düşünüyorsun, ama aslında seni her halinle seven benim. Bunu bilsen yeterli. Yakında, hiç ummadığın bir zamanda karşına çıkacağım kalbi güzel olan kız.

yazıyordu. Ben ise merakıma yenik düşüp araştırmıştım. Ama dediği gibi adı ve soyadından başka hiç bir şey bulamamıştım. Adı ve soyadı ise; Bulut Aksoy'du. Ve ben o Bulut'un bu Bulut çıkacağını tahmin etmemiştim. Bulut hâlâ bana şaşkınca bakıyordu. Tek o da değil herkes. Beni her halimle, gerçekten seven kişi, zaten şu an sevgilim. Ve ben onu çok seviyorum. Hem de çok.

Tekrar Rüzgar'a döndüm. Tam konuşacakken, benden önce Bulut konuştu.

"Uzak duracaksın sevgilimden!" dedi en korkutucu sesiyle. Rüzgar ise alaycı bir tavırla, "yok yaaa, sence bırakır mıyım? Üstelik bu kadar güzelleşmişken. Masumiyetini elinden alacağım tabiki de." son cümlesini bana bakarak söylemişti. Daha sonra da arsızca baştan aşağı süzmeye başladı. Ne, masumiyet mi!!! Sen haa, sen.

Bizimkilere baktığımda hepsi de sinirden köpürüyordu. Ben mi, şu an olacakları kimse tahmin edemez. Bulut'ta benden farksız gibiydi. Ve öfkeli bir sesle, "masumiyetini mi?" diye sordu. İşte bu sesi daha önce Bulut'ta duymamıştım ben. Bu sesle benim bile vücudum ürperdi. Diğerleri ise ona korkarak bakıyorlardı.

Rüzgar'da hafifçe sırıttıktan sonra;

"Evet, masumiyeti. Anlamayana daha açık olayım ben. Yani bekâretini alacağım. Bu güzelliği bırakır mıyım sizce."

İşte bu son noktaydı. Bulut onun üstüne doğru yürürken kolundan tutmamla durdu ve bana bakmaya başladı. Bunu hissedebiliyordum. Çünkü ben de o sırada korkutucu bir şekilde Rüzgar piçine bakıyordum.

Ve Bulut'a veya diğerlerine fırsat vermeden ben Rüzgar'ın üstüne doğru yürümeye başladım. Anında yakasından tutup sertçe kafa atınca arkadaşları Yiğit ve Selen tam bana doğru hareketlenmişlerdi ki, Yiğit'i Arel ve Enes, Selen'i de Hira ve Selin tuttu. Kuzey ise Bulut'u tutuyordu. Çünkü ben biliyorum beni ayırıp kendisi dövmeye başlayacak. Ve ben kavga ederken birisinin ayırmasına çok öfkeleniyorum. Bunun sonucunda da hiç söylemek istemeyeceğim sözler çıkıyor ağzımdan benden istemsizce. Bu kim olursa olsun. Kuzey'de onun için tutuyor Bulut'u.

Ben Rüzgar'ı hâlâ deli gibi yumrukluyordum. Evet, onun okulunda kendisini yumrukluyorum. Sonunda yumruklamayı bırakıp üstünden kalktım ve tekme atıp Yiğit ve Selen'i tutanlara da 'gidelim' bakışı attıktan sonra Bulut'un koluna girip son kez eserime baktım iğrentiyle. Diğerleri ise sırıtıyorlardı. Ve havalı bir şekilde saçlarımı arkama doğru sallandırıp yürümeye başladım. Arkadaşlarım da arkamdan geliyorlardı. Bahçedekilerin şaşkınlık ve hayranlık bakışlarını hissedebiliyordum.

Ortak bir kararla bize ait olan cafeye gittik ve her zaman ki masamıza oturduk. Garson gelip siparişlerimizi aldı. O gidince Bulut bana bakmaya başladı. Ben de ona bakıyordum.

İNTİKAM MELEĞİ (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now