O sadece zırh giymiş dahi megalomandı, çoğu kişiye göre.
O tüm gezegenin kahramanıydı, çoğu kişiye göre.
O sadece kendisi için savaşmıştı, çoğu kişiye göre.
Oysa gerçek bambaşkaydı, o hiçbir zaman kendisi için savaşmamıştı.
Tony Stark, o hayatı boyu...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
❂
Hak ettiğin bu muydu?
❂
- Sola Adası, Vanuatu | Kasım, 2015 -
Alexander Pierce kendini yaşayan tüm insanlardan soyutladığını ve onlarla eşit olmadığını gösterircesine tüm arazisine sahip olduğu adada, malikânesini en yüksek noktaya inşa ettirmişti. Geniş bir bahçesi ve bir düzineden fazla odası olan bu koca ev dünyanın en güvenli evlerinden biri sayılırdı. Ülkenin insanları ve turistler bu cennet adasına sadece uzaktan bakmakla yetinebiliyordu. Bu adada yaşayan insanların nasıl bir hayat sürdürdüklerini hayallerinde canlandırınca huzur buluyor, imrenmeden duramayarak o kişilerin yerinde olmak istiyorlardı.
Ama mutlulukla dolu hayaller insanı yanıltmaya meyilliydi. Onların düşündüğünün üzerine bu adada yaşayan insanlar huzur dolu bir cennet hayatı yaşamıyordu. Adanın tamamı gelişmiş bir teknolojiyle donatılmıştı ki bu teknoloji, uyduların bu adanın yerinde okyanusun dalgalarını görmesine neden oluyordu. Adanın altındaki toprağa gömülmüş gizli üs dünyaya diz çöktürmek için yapılan silahlarla doluydu. Egzotik kuşların uçuştuğu sık orman, nehirler, adanın malikâne arazisi hariç her yeri HYDRA askerlerinin talim alanlarıydı. Yasaklı arazinin merkezinde duran Alexander Pierce, pahalı mobilyalarla döşenmiş çalışma odasındaki dev ekran televizyona bakarken kaşlarını memnuniyetsizce çatmıştı.
"İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi birliklerine karşı savaşıp ülkesini korurken öldü sanılarak esir düşen, HYDRA'nın insanlık dışı deneylerine maruz kalan James Buchanan Barnes bir vatan haini değil, kızım Selene Stark'ın hayatını kurtaran kahraman bir asker ve bugünden itibaren Yenilmezler ekibinin bir parçasıdır."
Pierce, televizyonun ekranını kapattığında şimşekler çakan mavi gözlerini masanın karşısında duran Rumlow'a çevirdi. Rumlow, ellerini önünde birleştirmiş ve başını saklanmak istercesine önüne eğmişti. Pierce'in gözleri uzun uzun, onu iyice sindirmek istercesine görevinden başarısız dönen Rumlow'un üzerindeydi. Annesi aşırı doz uyuşturucudan öldüğü için dört yaşında yetimhaneye verilen karşısındaki adamı beş yaşında yanına almıştı. O zamanlar kendisi de hala gençti, buna rağmen üsleri onun gelecek vaat ettiğini görmüştü.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
