❂ 11 | Zırh, Benim Mirasım!

4.3K 266 295
                                    



***

11

Zırh, Benim Mirasım!

_ _ _ _ _ _ _ _ _ _

İcadımı mı istiyorsunuz? Alamazsınız! Ama size büyük bir iyilik yaptım. Dünya'da kusursuz barışı sağladım.

Haziran 2015
Washington D.C.

_ _ _

Pepper Potts'un loş ışık nedeniyle yeşile çalan gözleri, karşısında oturan genç kadının üzerinde dolaşıyordu. Bakışlarını kafasının içindeki düşünceleri rahatlatmasını umarak cama çevirdi. Camları filmle kaplı siyah limuzin başkentin sokaklarından geçerken anksiyite konusunda sorunları olan biri gibi bacağını sarsmamaya çalışıyordu.

Gözleri tekrar genç kadına döndüğünde nefesini verdi. Her geçen gün genç kadının babasına olan benzerliği daha çok açığa çıkıyordu. Bazen fotoğraflardan gördüğü Howard ve Maria Stark'tan izler buluyordu Pepper onun yüzünde. Ama bunların dışında, Thalia'ya dair en ufak bir iz bulamıyordu.

Selene'in mahkemede yargılanacak olan kendisi değilmiş gibi takındığı umarsız tavırla telefonuyla uğraşmasını izledi bir süre. Derin bir nefes alarak başını yanında oturan Tony'e çevirdi ve onun da aynı umarsızlıkla kırmızı camlı güneş gözlüklerinin ardından tabletiyle uğraştığını görünce başka bir derin nefes daha aldı. Tanrı biliyor ya, bu nefes terapileri olmasaydı kafayı yemişti.

"Tatlım," dese de Tony bakışlarını hala yaptığı işte tutuyordu. "Senin için bir masaj randevusu ayarlamamı ister misin? Rahatlamaya ihtiyacın var gibi duruyor."

Selene bıyık altından gülerek gözlüklerinin arkasından onlara kaçamak bir bakış attı. Tam karşısında oturan çift favori çiftiydi – elbette Ana ve Edwin Jarvis çiftinden sonra. Bunu hiç dile dökmemiş ve bakır saçlı kadın hiçbir zaman öyle bir tutum içine girmemiş olsa da Pepper Potts, hayatının portresinde "anne" kavramına en yakın duran kişiydi.

Mahkemeye çıkacak olmasından en ufak bir rahatsızlık duymuyordu. Hatta neredeyse bundan memnun olacaktı çünkü bu vesileyle hiç olmazsa Pepper ve Tony'nin arası biraz olsun düzelmişti. En azından Pepper'ın bir aydır gündemden düşürmediği "Selene'i nasıl Sokovya'ya götürürsün?" başlığından, "Selene yargılanacakken nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyorsun?" başlığına transfer olmuştu ve bu bile bir ilerleme sayılırdı.

"Senin," derken Pepper başını ona çevirip kaşlarını çattı. "Konuşmaya hiç hakkın yok."

Tony başını ona çevirdi. "Buna tekrar mı döneceğiz?"

"Bundan hiç çıkmayacağız," derken Pepper'ın sözcükleri sertleşti. "Selene'in Sokovya'da olması tamamen senin suçun. Buna izin vermemeliydin."

"On milyonuncu kez söylüyorum ki..." Tony masum bir ifade kuşandı. "Benimle gelmezse gelmek için başka bir yol bulmakla beni tehdit etti."

"Ya onun başına kötü bir şey gelseydi? O zaman ben ne yapa-"

"Pepp," derken Tony sesini yumuşattı. "Oradaydım ve ben oradayken ona hiçbir şey olamaz."

Pepper cevap vermek yerine sessiz kaldı. Selene'e de kızıyordu ancak Tony'e daha çok kızıyordu. Bakışlarını adamdan uzaklaştırırken dilinin ucuna gelen sözcükleri geri gönderdi. Söylemek istedikleri, Selene yanlarındayken Tony'e söyleyebileceği türde şeyler değildi. Sakinleşmek için derin bir nefes daha alırken Tony, ilgilendiği her şeyi bırakıp dikkatini kadına verdi.

PANDORA ║ StarkWhere stories live. Discover now