38.Bölüm

199 18 13
                                    

Merhaba :-)  evet biraz bölüm gecikti.Aslinda biraz değil epey gecikti.Özür dilerim çok güzel bir kıza İstanbulu gezdiriyordum beş gün nasıl geçti anlamadım.Ama olsun son 3 bölüm demistik degilmi? evet bu bolumden sonra geriye iki bölüm kalıyor...Ama korkmayın Arda ve Derini şöyle sağlam bir sona bağlar bağlamaz Sizi yeni bir çiftle tanıştıracağim Deniz ve Ceyda :-)  Gecikme için tekrar  özür dilerim gençler...En son Ranayı kaybetmistik...

"Burak!'

Prensesin bedeni sedye üzerinde kapıdan çıkarken Burak ilk soluğu boynuma yapışarak aldı.Öyle sıkıyordu ki zaten çıkmaya meyilli canımda uçtu uçacaktı.Beni kavradığı gibi silkeleyip sırtımı duvara  dayadı sinirlerimin boşaldığını hissettim.

"Senin yüzunden yanında olamadım!Onu kurtara bilirdim!Yemekmiş!Kardeşım öldü lan benim kardeşim !Benim tek ailem oydu ama ben onun yanında olup kurtaramadım!'

Suratı kıpkırmızıydı anlında ve boynunda damarlar belirmişti.Kolları gerilmiş bir yaydan bile gergin duruyordu.Bense hasta bedenimle onun kollarında tüy gibi hafiftim.Beni öyle bir savurdu ki kendimi karşı duvarın dibinde kıvranırken buldum her kemiğimin çatırdadığını bedenimdeki her organın -sağlam olanlarda dahil- acıyla uğuldadığını hissettim....Kesinlikle eski gücüm yoktu ve ben ringte dövüştüğüm günlere lanet ettim...Karşı koymuyordum.Haklı ve ya haksız diyemezdim....Rana ölmüştü...Anlımdan süzülüp görüşümü kapatan bir sıcaklık hissettim....Burak artık sadece kızgın bir silüet haline gelmişti.Şeyma hocanın beni adeta yerde sürükleyerek odama götürdüğünü hatırlıyorum...

"İyi misin?"dedi anlımdaki yaraya pasuman yaparken...

"iyiyim...Hocam artık profösörsunüz...Pansuman sizin işiniz değil"

dedim  sitem ederek...

"Kim demiş?Hastalarımla ilgilenmek benim görevim pansumanda yaparım dikişte atarım..."

Bu kadın gerçek bir doktor...Sanırım tek aşkı  mesleği...Şeyma hoca Burağı kurtarmak için başhekimin yanına gideceğini söyledi... o çıkar çıkmaz ben sedyede öylece uzanan prenses ve araba altında kalan Bilalle başbaşa kalmıştım...Onlar çocuktu...Prensesin sevinç çığlıkları...çocuksu ve tatlı kahkahalarını duydum...Bilalin ayak seslerinide...Sonra odamdaki koca boşluğa fısıldadım

"Sıra bende..."

                                                ***

Bilmiyorum ama bilmediğim bir güçle koridora çıktım nereye gideceğimi bilmiyordum...Kafam kazan gibiydi....Hiçbir şey görmüyordum...kendimi prensesin odasında bulduğumda ayağıma takılan Sevgiyle irkildim....Eğilip bebeği elime aldım...Uzun uzun odayı izleyip yatağın yanındaki kutuya baktım...Prensesin lösemili kardeşleri için biriktirdiği saç telleri  vardı kutuyu bir elime Sevgiyide diğer elime alıp odadan çıktım.Ne yaptığımı bilmiyordum sadece uyuyup uyanınca bunların hepsinin bir rüya olduğunu gözümü açınca odamda olmayı ve aynada saçlarıma bakmayı diledim...Ama biliyordum rüya değildi...Ayaklarımı sürüye sürüye geldiğim odaya baktım burdan nefret ediyordum kutuyu komidinin üstüne koydum...Yatağıma uzandım bacaklarımı karın boşluğuma çekip Sevgiye sarıldım...Kutuya bakıyordum....Rananın hastalığı genetikti acaba Derinle benim bebeğimizede bulaşırmıydı...Bebeğimi bile bile bu mikroba teslim mi edecektim...Ölmek istedim ilk defa orada ölmek istedim...Yastığımın ıslandığını farkedince yine sövdüm...yine ağladım...yine isyan ettim...yine küfürler sıraladım...Sonra tekrar O'na beni yaradana sığındım...İnsan ne kadarda acizdi...Yeryüzünde böbürlenerek yürüdüğüm günler için gökyüzüne tövbeler uçurdum...Sevgiye sımsıkı sarılıp Derinin hiç duymayacağı özürler diledim hemde defalarca ağlayarak....Yavaşca doğruldum odamın açık penceresine ilerliyordum....Derin bir iç çektim soğuk hava iliklerime kadar donmama sebeb oluyordu...Ben..ben...yaşamaktan çok yorulmuştum...

Hüzün DeniziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin