35.Bölüm : Heyecan...

206 18 13
                                    

Burakla beraber yurt binasını gezdik.Ona hem güzel bir oda hem iyi bir oda arkadaşı bulduk.Kanamam azalsada ilaçlar yüzünden bulantım arttı.Radyoterapiye girmem şart oldu.Sadece beş gün daha...Biraz olsun düzeleceğim.Buna rağmen huzursuzum kendimi cennetle cehennem arasında arafta kalmışcasına çaresiz hissediyorum...

Başımı otobüsün titrek camına yaslarken..Üzerime tatlı bir mayhoşluk çöküyor...Burakta en az benim kadar yorgun...Hastaneye dönüyorum...

***

Kolumu kaba parmaklar dürtüyor.Uyanıyorum.Kocaman bıyıklı tombul bir adam dikiliyor karşımda..Otobüs bomboş.Burak? Beni unuttu mu?Ellerimi saçlarıma daldırıp sıvazlıyorum...Bir kaç saç telimi daha kaybederken elimi boynuma getiriyorum...Radyoterapiden sonra hiç saçım kalmayacak...Silkinip kendime geliyorum..Uyumuşum ve her yerim tutulmuş.

"Burayı otel felan mı sandın?"

Adamın suratına bönbön bakarken dediğini anlamaya çalışıyorum.

"yo-yok hayır amca dalmışım."

"Kalk kalk hadi işım gücum var benim."

İki büklüm açık kapıya ilerlerken sıcak tatlı bir rüzgar okşuyor çehremi...Hava kararmak üzereyken varıyorum hastaneye lobide Derini telaşlı bir şekilde bana doğru koşarken görüyorum.Sımsıkı sarılıyor boynuma..Zaten zar zor aldığım nefeste kitleniyor göğsüme ben öksürürken uzaklaşıp kaşlarını çatıyor..

"Neredeydin!?"

"İşim vardı..."

Koluma sert bir şekilde vururken tıslıyor.

"Arda!"

"Tamam...Tamam otobüste uyuya kalmışım"

Çatık kaşları gevşerken...Minik bir tebessüm yayılıyor suratına ufacık dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılıyor...

"İyisin değil mi?"

"İyiyim...Hemde çok iyi" fısıldarken kollarımı beline doluyorum.Bedenini bedenime bastırken kalbinin yavru bir kuş misali çırpınısını hissediyorum..

Kolumdan tutup otutturuyor

"Annemler....Onlara senden bahsettim...Her şeyi biliyorlar...Seninle tanışmak istiyorlar.

Kollarımı vücudundan çekip dizlerimin üzerine koyuyorum .Şakaklarımı ovarken...Tek kaşımı kaldırıp soruyorum.

"Her şeyi mi?"

Başını öne eğiyor..

"Her şeyi ama iyi olan her şeyi hasta olduğunu bilmiyorlar...."

"Ya anlarlarsa ?"

Gülümsüyor.

"Önemli değil...Ben seni böyle sevdim...."

"Ne zamana bekliyorlar?" diye sordum sıkıntıyla...

"En kısa zamanda..."

"En kısa zamanda..." diye tekrarladım sevdiceğimi...En kısa zamanda...

İşte şimdi benim kalbim yavru bir kuş gibi çırpınıyordu...

****

Kalbim deli gibi atarken gömleğimin yakasını düzeltiyorum.Derin derin nefes alıp aynada son kez bakıyorum kendime...İyi görünüyorsun diye kendimi yüreklendirmeye çalışırken basamakları iniyorum...Çicek almalı mıyım? Ya da çikolata? Yo yo hayır saçmala bu sadece tanışma...Elim boş mu gidicem?Sakin ol... Sakin ol...Sadece tanışmadan ibaret kızı istemeyeceksin...Kendimle kavga ederken garaja yöneliyorum..Daha sonra babamların hastane masrafları yüzünden arabalari sattığı aklıma gelince yüzümü ekşitip kapıdan çıkıyorum....İçimde hala sonuçlanamayan bir savaş var...İç dünyamla kapışırken telefonumun titremesiyle kendime geliyorum.Derinden

"Hazır mısın?"

Evet guzel soru Arda hazır mısın?Ne yazacağımı düşünürken durağa varıyorum...

"Elbette..." telefonu cebime atarken defalarca ayni soruyu soruyorum kendime

"Hazır mıyım?"

***

Kapıyı çalıyorum.Derin güneşi kıskandıracak güzelliğiyle ve sıcacık gülümsemesiyle açıyor kapıyı...Arkasından babası ve annesi belirene kadar ayıramıyorum gözlerimi...Babasının imalı öksürükleriyle silkiniyorum.

"Merhaba evlat."

"Me-merhaba ben A-Arda..."

Derin gülmemek için dudaklarını ısırırken...Ben kıpkırmızı oluyorum...Ama babası çok zorlamadan içeri davet ediyor...

Başımi öne eğip içeri giriyorum...Sakinleşmeye çalışırken...Hasta olduğumu anlamamaları için dua ediyorum...

"Geç otur bakalım..."

Hal hatır sorulduktan sonra Derinin getirdiği suyu kafama dikiyorum...Heyecandan ağzım kuruyor...

"Kaç yaşındasın sen?"

"20"

"Doktor olacakmışsın."

"İnşallah."

"Baban ne iş yapıyor senin?"

"Emekli bürokrat"

"Annen?"

"Avukat efendim"

"Nerelisiniz?"

"İzmir Bornova"

Yutkunuyorum...Derine kaçamak bir bakış atarken Mete Beye yakalanınca başımı öne eğip yine kızarıyorum...Kız gibisin Arda!Kendime içimden saydırırken Derinin annesi dağıtıyor dikkatimi

"Okul nasıl?"

"şey..ben..Yani ben eğtim hakkımı bir süreligine dondurdum.."

Mete Bey gözlerini gözlerime kitlerken tüm cesaretimi jilet gibi kesen ses tonuyla soruyor

"Neden?"

"Ö-özel sebebler." şu ses tonunu düzelt Arda!

"Devam edecek misin"

"elbette Derini mutlu edeceksem okumalıyım."

Mete amcanın biran olsun gülümsemesiyle rahatlıyorum.Sırtımı sıvazlıyor..Başımı kaldırıp güçlükle nefes almaya çalışırken elimi kalbime götürüyorum...Bakışlarımı tekrar salonda gezdirirken ağzımdan akan kana dikilen şaşkın...telaşlı ve donuk bakışlarla karşılaşıyorum

Hüzün DeniziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin