❂ 4 | Dünya'da Barış

Magsimula sa umpisa
                                    

"Sen dünyanın en hain babasısın," dedi Selene gözlerini kocaman açıp. "Bu zırhı bir senedir burada yatırmış olmana inanamıyorum!"

"Tabii, kesin öyleyimdir. Hain, pislik. Kesin."

Tony keyifle sırıtarak elini tarayıcıya yerleştirdi. Mavi ışık elini taradıktan sonra hızla şifreyi girdi. Kalın cam yana kayarken Selene'in dikkati artık cam engeli olmadan karşısında duran zırha döndü. Zırhın metal alaşımından kaynaklı parlayışına uzun uzun bakarken gözbebekleri irileşmişti. Kahverengi irisleri küçülmüşken olduğundan daha koyu bir ton gibi duruyordu.

Genç kadının piyano çalmakta oldukça maharetli parmakları zırhın metaline uzandı. Zırhın pürüzsüz göğsü üzerinde parmaklarını gezdirirken nefesini tuttu. Karşısındaki zırhın Iron Man zırhıyla aynı seviyede olduğunu anlaması için tek bakış atması zaten yeterli olmuştu. Fakat şimdi dokununca ondan daha dayanıklı bir metalden yapıldığını anlamıştı.

"Bu senin zırhınla aynı malzemeden değil," derken Selene'in sesi şaşkınlıkla azalmış ve kaşları çatıktı. "Bu..."

"Vibranyum."

Selene'in gözleri bir saniye içerisinde far görmüş tavşan gibi açılıp adama döndü. "Vibranyum mu dedin ben mi yanlış duydum?"

Tony elini yanağına yaslayıp gülümsedi. "Muhteşem babadan muhteşem kızına muhteşem bir zırh."

"Ama..." derken Selene kaşlarını çattı. "Ama sonuncuları büyükbabam almıştı. Rogers'ın kalkanı için kullandı. Tüm hepsi kalkanda-"

"Sonuncular onlar değil," diyerek kızının düşünceden düşünceye koşan konuşmasını kesti Tony. "Tüm bu olan bitenden bir süre önce vibranyum satan birini bulmuştum ve hazır ayağıma kadar gelmişken biraz almak fena olmaz demiştim. Bir köşede duruyordu."

Selene çenesini yukarı kaldırıp hesap soran bir ifadeyle babasına baktı. "Ve sen gezegenin en dayanıklı ve hafif metalini, birleştiği her şeyi daha güçlü hala getiren vibranyumu kendi zırhın için değil benim zırhım için kullandın?"

Tony başıyla zırhı gösterdi. "Tam da dediğin gibi yaptım çünkü bu zırhın benimkinden daha dayanıklı olması gerekiyordu."

"Sen kafayı yemişsin," dedi Selene soluğunu verip.

"Bunu söyleyenin de aklı çok selim," derken Tony yüzünü buruşturdu. "Benimkinden farklı birkaç silahı var. En önemli farkı enerji kalkanı oluşturabiliyor olması. Ancak süresi çok uzun değil ki bu en çok dikkat etmen gereken nokta."

Selene kaşlarını çattı. "Ben hala vibranyumu kendi zırhın için kullanmamış olduğun kısımdayım."

"Çünkü senin güvende olduğunu bilirsem," derken Tony işaret parmağıyla kızının köprücük kemiklerinin birleştiği noktaya dokundu. "İşim daha düzgün yapabilirim. Bu zırhı sana kendini koruman için veriyorum, Selene. Savaşman için değil. Hala arkada duracağın noktadayız."

Selene elinin ayasıyla kulağına birkaç kez vurdu. "Af edersin, kulağımda bir sorun var. Ah, düzeldi. Ne diyordun?"

"Selene," dedi Tony uyaran bir sesle.

"Tamam, tamam." Selene kocaman sırıtarak babasına doğru bir adım atıp aralarındaki küçük mesafeyi kapattı. "Seni çok seviyorum. Bayağı çok hem de. Üç bin kez falan."

Tony gülerek başını iki yana savurdu. "Küçük belanın tekisin."

Selene gülerek ileri atılıp babasının gövdesine kollarını sıkıca doladığında Tony'de ona sıkıca sarılarak karşılık verdi. Genç kadın başını babasının göğsüne sürttüğünde dahi adam bir elini kızının yumuşak saçlarına yerleştirdi. Parmakları kızının saçlarını okşarken Selene gülümseyerek başını yukarı kaldırıp babasına baktı.

PANDORA ║ StarkTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon