40. BÖLÜM: KÜL KALP

715 59 6
                                    

İrkilerek uyandım. Terden alnıma yapışan saçlarımı geriye atacak kadar kendime geldiğimde etrafa bakındım. Karanlık kulübenin köşesindeki eski şöminedeki közlerin kızıl ışığını yutacak kadar yoğun değildi. Şafak sökmek üzereydi. Derin nefesler eşliğinde üzerimdeki örtüyü iterek doğruldum. Üzerimdeki gömleği düzeltirken gözlerim Eymen'in çıplak sırtına kaydı. İçimdeki huzursuzluk büyüdükçe yanlış yaptığımı düşünmek istiyordum. Ama biliyordum ki, birkaç saat önce tek istediğim şeyi almıştım. Bu yüzden tüm olumsuz düşünceleri beynimden süpürerek yataktan kalktım.

Çıplak bacaklarıma değen soğuk havayla kollarımı birbirine dolayarak perdesi kapalı cama doğru adımladım. Ayağıma batan şeyle duraksayarak geri çekildim. Eymen'in pantolonun biraz ötesinde duran şeye uzanırken daralan nefesimi rahatlatmak adına derin bir iç çektim.

Kıvrımlı nesneyi elime aldığımda ne olduğunu anlamıştım. Deniz Kabuğuydu. Üzerine yazılan şekilsiz yazıyı okumak için cama yaklaşırken tüylerim diken dikendi.

Yazı net bir şekilde gözüktüğünde ise deniz kabuğu hafif bir ses eşliğinde zemine çarptı. Beynimde birbirine dolanan kabuslarımın çığlıklarından hemen önce ise dışında Bulut, içinde ise İnci yazan bu deniz kabuğuna düşen yaş tanesinin yakıcı tınısıydı.

🥀🥀🥀🥀

Sıcak ve ince bedenin yerini alan soğuk boşluk adamın uyanmasına sebep oldu. Uykudan buğulanmış bakışları netleştikçe yataktaki yalnızlığın farkına vardı. Ağırca doğrulurken gözleri küçük kulübeyi tarıyordu. Eski şöminen sönmüş ateşi beraberinde dışarıdaki soğuk rüzgarı getirmişti.

Iraz'ın nereye gittiğinden çok neden gittiğini merak ediyordu. Muhtemelen utandığından diye düşündü ancak, iç sesi kendisi gibi gerçek sebebin bundan fazlası olduğunu biliyordu. Yataktan kalkıp pantolonuna doğru uzandığında yanında duran deniz kabuğunu gördü.

Onu unutmaktan korkarak taşıdığı deniz kabuğuna şüpheyle baktı. İçindeki, onu boğan hisler değişmişti. Bunun farkındaydı. Boğmuyordu mesela. Dün geceden itibaren onu rahatlatıyordu bile. Ve bu hisler İnci'ye değil Iraz'a yönelikti. Biliyordu ki, aşıktı o kıza. Ama İnci'ye benzeyen yüzüne değil, arafta kalan ruhuna...

Gülümseyerek pantolonunu giydi. Avucunda duran deniz kabuğuna baktı bir süre. Iraz dediğini yapmıştı. Onun kül olan kalbi yerine kendi kalbini koymuştu. Ve bu kalp Iraz'a aşıktı, İnci'ye değil.

Deniz Kabuğunu sönmüş şömineye atıp ceketini alarak kulübeden çıktığında kumların üzerindeki beyaz örtüyü görmeyi beklemiyordu. Dalgaların vurduğu yer hariç her yer kardı. Ve hala yağıyordu. Bu havada tek başına eve nasıl gitmişti bu kız?

Sahil yolundan çıkıp arabasına doğru yürürken adımlarının hızı yağan kardan değildi. Aklından çıkmayan kıza duyduğu özlemdendi. Sabırsızlığı sırtını döndüğü hisler için bir umut olmuştu. Dün geceden sonra onu ilk defa görecekti. Şüphesiz ki bu bir his karmaşasıydı. Bu kendine itiraf etmekle kalmayıp onunla da paylaşacağı kıza duyduğü aşktı.
❄❄❄❄

Yatağın üzerindeki kazağıda alırken gözümden boşanan yaşların bulanıklığından benim değil de Eymen'in kazağı olduğunun farkında değildim. Ne Eylül'ün birden kesilen sesini, ne de kapının açıldığını duymuştum. Ama bu sağırlık geçiciydi. Onun sesini duymamak acıma hakaretti.

"Ne yapıyorsun?" Sesindeki mutluluk daha da acı vermişti bana.

Cevap vermedim. Veremedim. Seni terk ediyorum diyemedim.

"Iraz," diye yineledi. Sesindeki mutluluk artık silik bir iz gibiydi. Şüphe, korku...

Derin bir nefes alarak ona döndüm. Ağlamaktan kızaran gözlerimi gördüğünde afalladı. Ardından önüme gelip yanaklarımı avuçlaması çok sürmedi.

"Ne oldu, Iraz? Biri birşey mi yaptı?"

Bir adım geri gidip diz kapaklarımı yatağa yaslayarak ondan uzaklaştım. Hareketimle kaşları çatılırken havada kalan ellerini ağırca indirdi.

"Ben..." Çatlayan sesim ile duraksadım. "Dayanamıyorum."

Söylediğim şey ile doğrulup bir adım geriledi. Şimdiden örülmüştü aramıza ayrılık duvarı.

"Ben sana onu unutturmak için kendimi feda ettim. Senin kalbini yüklendim." Bundan asla şikayetçi değildim. Onun kül kalbini ömrüm boyunca taşıyacaktım.

"Dayanamıyorum, Eymen. Senin yükün sandığımdan fazlaymış. Elisya haklıymış." Son sözlerim ile bir adım daha geriledi.

"Senin yaşayabilmen için birilerinin ölmesi gerekiyormuş. Ben ölmek istemiyorum Eymen."

Gözlerime baktı. Öyle bir baktı ki, tüm hislerimi ruhumdan çekti. Öyle bir baktı ki, benliğim o bakışın altında can verdi. Gözleri doldu. Civa rengi gözlerinde biriken yaş taneleri yanaklarına düşerken başını geriye attı. Hıçkırıklarım şiddetlendiğinde saçlarını savuracak bir hızla bana baktı.

"Tamam," sesi boğuktu."Tamam, ağlama!" Diye kükrediğinde irkildim. Yanlıştı. Ben küçüklüğümden beri yükesek sesten korkardım. Çocuk ağlamalarından korkardım. Civa rengi gözlere dolan yaşlardan korkardım.

Sakinleşmek ister gibi ellerini saçına attığında yatağa çöktüm. Aldığı derin nefesler yetmiyordu. Sinir krizi geçiriyordu. Dayanamayıp yatağın yanındaki komodine tekmeyi savurdu. Karşı duvara uçan komodinin gürültüsü adeta beynimde yankılanırken kontolüm dışında çığlık attım.

Çığlığım ile bana döndüğünde gözleri ardına kadar açılmıştı. O ana kadar sebebini anlamamıştım. Ancak tamamen bana döndüğünde anlamıştım. 'Bulut' diye çığlık atmıştım. Ve o korkunç görünüyordu. Sessizdi ve titriyordu.

"Korkuyorum," diye fısıladadığımda gürültüyle dizlerinin üzerine çöktü.

"Bana," çatlayan sesi ile sustu. "İnci'yi mi hatırlatmaya çalışıyorsun?"

Sorduğu soru içime ilmek ilmek işlenirken zorlukla nefes aldım. İstemsiz çığlığıma bile inanmazken... Başımı iki yana salladım. Bunları şimdi düşünmeyecektim.

"Özür dilerim."

"Git." Söylediği şey ile afalladım. "Sana zarar veririm. Git." Diye fısıldadığında orada kalmak istedim. Yanına çöküp ona sımsıkı sarılmak istedim. Ama yapamadım.

Yataktan kalkıp valizide alarak kapıya doğru yürüdüm. Ben çıkana kadar süren sessizlik kapı kapandığı an büyük bir gürültüyle bozuldu. Kırılma noktam buydu. Onun İnci'yi sayıklayarak kükremesiydi.

Öylece kapının önüne yığılarak ağlamaya başladığımda yanıma koşan kişi Eylül değil Elisya'ydı. Başımı göğsüne yaslayarak hıçkırıklarımı gömerken eli saçımdaydı.

"Şşş... İyi olacak." İyiden kastı eski haliydi. Hisleri uyuşmuş külden bir Eymen. Onun kül kalbini yüklenmiştim ama gidişimle birlikte ona bıraktığım kalbi de kül etmiştim. Kendimden nefret ediyordum.

Elisya beni yerden kaldırıp aşağı kata inmeme yardım ederken odadaki gürültü kesilmiş hıçkırıklarımız tüm evi inletir olmuştu. O İnci diye ağlıyordu, ben Bulut...

Merdivenlerin sonunda bekleyen babam beni gördüğünde yanımıza koştu. Kendinden geçen beni kucaklarken hıçkırıklarımı bu sefer onun göğsüne gömdüm.

"Özür dilerim," diye fısıldayan babama döndüm.

"Bizi iyileştirir mi özrün?"
🌙🌙🌙🌙

Kısa bir bölüm oldu ancak okulun yarattığı yorgunluktan dolayı ancak bu kadar yazabildim. En yakın zamanda bölümleri tamamlamaya çalışacağım. Görüşmek üzere🖐🖐🖐

DENİZ KABUĞU ~ Zehra Sağır

24.09.2018

DENİZ KABUĞU Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ