23. BÖLÜM: SÖZ

893 78 1
                                    




Hayır. Olamazdı! Beni de içine çekmek üzere olan boşluğuma ekilen çiçeklerin sahibi olmazdı. Ruhumun soluduğu nefes O olamazdı değil mi? Başına çirkin bir bela olduğunu söylediğim, kaybetmekten ölesiye korktuğum adam Eymen olamazdı.

Islak elbisemi tutarken kumaşın üzerinden elime batırdığım tırnaklarımın ucunda sıcak bir ıslaklık hissediyordum ancak bu gözlerimdeki kadar acı verici ve yoğun değildi. Ya da göğsümdeki kadar...

Geriye bir adım attım. Belki de sendeledim. Emin değilim. Gözlerime değen gümüşi gözlerindeki bakış beynimde bir zelzele yaratmıştı. İçimde bir şeyler kırılmış, sesi kulaklarımı tırmalamıştı. Bir adım daha geriye gittiğimde eteğime takılıp büyük bir yırtılma sesi ile popo üstü düştüm. Yanaklarımdan yaşlar boşalırken bana doğru hareketlendiğinde var gücümle "Dokunma!" diye bağırdım.

Çığlığım onu durdurunca titreyen ellerimle destek alıp zorlukla yerden kalktım. Son kez gözlerine baktığımda beynimde çınlayan soruların kaçtığım cevaplarını görmüştüm. Oydu.

Evin duvarlarında yankılanan hıçkırığım kendi kulaklarıma yabancı gelirken arkamı döndüm ve kapıya koştum. Bir elimi ağzıma kapatıp hıçkırıkları engellemeye çalışırken gözlerim adeta vanası açılmış bir çeşmeydi. Evden zorlukla çıktığımda kapıda bekleyen Eylül'ü görmemeyi seçip koşmaya devam ettim. Özgür bıraktığım hıçkırıklarım onun sesini bastırıyordu ancak gerçeklerin sesini bastıramıyordu. Oysa sadece buna ihtiyacım vardı.

Islak elbise ile koşarak kat ettiğim yolu hiç hatırlamıyordum, titreyen ellerim ile anahtarı deliğe sokmaya çalışıyor ve annemlerin evde olmaması için dua ediyordum. Birkaç dakikanın sonunda kapıyı açabildiğimde kendimi direk odama attım. Üzerimdeki yırtılmış elbiseyi çıkartıp saçımdaki tokaları açtım ve her ağladığım, her kırıldığımda yaptığım gibi yorganın altına girdim. Sesim kısılana kadar ağladım. Gözlerim şişene kadar ağladım. Düşünmeyi unutana kadar ağladım.

Sonra sustum. Kendimi dinledim. Ve ağlamaya devam ettim. Bu kısır döngü pes etmeden devam ederken evin kapısının açıldığını ucu ucuna duydum.

Yorganı başımdan indirip yataktan kalktım ve hızlı adımlarla lambayı kapatıp geri yorganın altına girdim. Acıyan gözlerimi yumarken annemin gelip yerdeki yırtılmış elbisemi ve yarı çıplak uyduğumu görmemesini umut ediyordum. Ancak yakın zamanda uyku daldığım için gelip gelmediğini bilmiyordum.

Gözlerim, daha fazla kapalı kalmaya tahammül edemiyormuş gibi açıldığında daha yeni şafak sökmüştü. Altında iki kat olduğum yorganı kaldırıp üzerime bir şeyler giyinirken neredeyse zombi gibiydim. Yerde yırtık ve kirli bir kumaş parçası halinde duran elbiseyi askıların gerisine ittim ve banyoya girdim. Kısa bir duş alıp odama geri döndüğümde bir süre ne yapacağımı bilmez bir halde dolandıktan sonra kapıyı açıp koridora çıktım. Henüz aydınlanmamış koridorda mobilyaları seçebiliyordum. Merdivenleri, düşme tehlikesi geçirmeden indiğimde kendimi bir ara tebrik etmeyi aklıma not edip mutfağa yöneldim.

Buzdolabını açtığımda saç diplerimi sızlatan soğuk beni rahatlatmıştı. Ancak, tatlının eksikliği için aynı şeyi söylemek zordu. Canım aşırı tatlı bir şeyler çekiyordu. Dolapları karıştırıp bol çikolatalı bir kek için gereken malzemeleri yemek masasına dizdim.

Mutfağın soğuk zemini karnıma ince bir ağrı soktuğunda terlik bulabilmek için salona geçtiğim. Anormal şekilde toplu gördüm. Salondan çıkıp dış kapının önündeki portmantoda asılı olması gereken önlükleri ve el çantasını göremeyince göğsümdeki uyuşmuş acı yeniden uyandı.

DENİZ KABUĞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin