7. BÖLÜM: ARKADAŞ

1K 168 11
                                    

"Yani yanlış anlama, gerçekten seni bu oyunda haklı buluyorum. Elisya hep böyle."

Demek tam adı Elisya'ydı. Memnuniyetsiz bir tavırla yüzümü buruşturdum.

"Sana ne yaptı?" diye sordum konuşma nedenini iyice anlamak için.

"Bir şey yaptığını söylemedim."

"Ama yaptı. Aksi halde sen de herkes gibi bir dış göz olarak beni yargılardın. Doğru muyum?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

"Sandığımdan daha doğrusun. Her konuda." İltifatına gülümsememle karşılık verirken bir yandan artık sadade gelmesini ister gibi baktım.

"Evet evet, haklısın. Bana da aynı şeyi yaptı. Beni de, 'Sözde sevgilisi' ile kırıştırmakla suçladı."

"Sözde sevgili?"

"Sen... onu tanımıyor musun?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Hayır." dedim her şeyden bir haber sesle.

"Vay canına. Bu okulda olup onu tanımayan biri..."

"O bu okulda mı?" şaşkınlıkla sorduğum soru üzerine çenesi masaya düşer gibi açıldı ağzı.

"Tanımakla kalmayıp varlığından habersiz biri..."

Bir süre şaşkın şaşkın bakıştık. O sırada yemekhanenin kapısından gelen kahkahalar ile başım oraya döndü.

Elisya ve o gün beni suçlayan kız kolkola yemekhaneye girmişti. Gözlerim ondan ayrılmazken karşımda oturan kızın sesini duydum.

"Öyleyse anlatayım." dedi ve derin bir nefes eşliğinde benim baktığım yere bakarak anlatmaya başladı. "Bu okula onuncu sınıfta üvey kardeşi ile geldi." daha ilk cümlesini yeni bitirmişti ki soru sordum.

"Üvey kardeşi?"

Başıyla iki masa öteyi işaret etti.

"Şu gri kazaklı, sana bakan."

"Bana mı?" diye mırıldanarak döndüğümde oldukça yakışıklı bir yüzün özü gibi olan gri gözlerle karşı karşıya kaldım. Kazağıyla aynı renk gözleri ona dönen mavi gözlerimi süzerken dudağının kenarında minik bir sırıtış belirdi. Tam o anda tüm manzarayı yutan koca bir popo girdi göz kadrajıma.

Elisya elini onun omzuna koyup yanağını öptü ve yanındaki sandalyeye oturdu. Onunsa gözleri hala bendeydi. Kendimi kötü hissederek kıza döndüğümde beni süzdüğünü fark ettim.

"Onu seviyor. Yani Elisya üvey kardeşine aşık. Anneleri farklı ve ancak Eymen babasınun eski karısından öz oğlu. Elisya ise üvey. Ancak babaları ortalıkta yok. Herkes onun ailesini terk ettiğini söylüyor. Anneleriyse sürekli birbirini yiyor. Kediyle köpek gibiler. Büyük bir şirketleri var ve oldukça zenginler. Şuan şirketin başında dedeleri var ama onun bir ayağı çukurda. Dolayısıyla şirket Eymen'e kalacak. Yani üvey kardeşine. Annesi de şirketten faydalanmak için Elisya'yı ona yamamaya çalışıyor ama..." durdu ve onlara dönüp baktı.

"Ama?"

"Eymen ondan nefret ediyor."

Bu muydu nefret ettiği hali? Öpüp koklaşarak nefret etmek yeni bir akım falan mıydı?

"Elisya'nın sevgilisi peki? Buna bir şey demiyor mu?"

"Onlar eğlencesine takılıyorlar sadece."

Garipti. Ve çirkindi. Belli ki onu okuldaki herkes tanıyor ve bir anlamı olmayan hikayesini biliyordu. Bense asosyal bir maymun gibi kendimi her şeyden soyutlamıştım. Kimsenin beni bir yerine takmadığını yeni anlamıştım.

"Bu arada adım Eylül."

Başımı yarım kalan tepsimden kaldırdım.

"Benim de Iraz."

"Sen şu çok yetenekli kız mısın?"

Sanırım hala bana karşı bir kin vardı.

"Ne yazık ki." diye mırıldandım ve yemeğimi yemeye devam ettim.

"Neden öyle dedin. Yetenekli olmak güzel değil mi?"

"Değil." dedim kısaca.

"Neden ki?" dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerinde hiçbir nefret belirtisi yoktu.

"Çoğu ortamda hoş karşılanmıyorum."

"Yanlış düşünüyorsun. Bu okuldakileri kastediyorsan eminim bu sana duydukları kıskançlıklarıdır. Hem yetenekli bir arkadaşın olması da havalı olur. Bu durum, okuldaki bok beyinlilere özel."

"Öyle mi dersin? Havalı mı?"

"Eğer arkadaşım olursan sana daha ayrıntılı anlatabilirim." dedi sıcacık bir gülümsemeyle.

En az onun kadar sıcak olan gülümsememle "Dinlemekten zevk alırım." dedim.
🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚
DENİZ KABUĞU ~ Zehra Sağır.
21.02.2017

DENİZ KABUĞU Where stories live. Discover now