18.BÖLÜM: CAM KIRIĞI

903 81 6
                                    

"Ee, neler yaptın geçen hafta?"

Başımı elma ve muz dilimleri ile doldurduğum tepsiden kaldırdım. Menümden de anlaşılacağı üzere diyete girmiştim. Önümde köfte patates yiyen Eylül'se bana maksimum iki haftalık bu süreçte hiç yardımcı olmayacak gibi görünüyordu.

"Telefonda en ince ayrıntılarıyla anlattığımı düşünüyorum." dediğimde Eylül gözlerini devirdi.

"Ondan bahsetmiyorum. Neden imâmı anlamıyorsun?"

Kaşlarımı kaldırarak ona bakmaya devam ettiğimde ikinci kez göz devirmemek için kendini zor tuttuğunu görebiliyordum.

"Yani ben de böyle bir tatil için Elisya veya herhangi birinin burnunu kırmalı mıyım?" diye sordu öne eğilerek.

O sırada salata ile doldurduğu tepsisi ile çaprazımızda, Eymen'in oturduğu masaya doğru gelen Elisya'yı görünce içimde, beni korkutacak bir memnuniyet ile öne eğildim ve onunda duyacağı bir sesle "Eğer Elisya'nın burnunu kırmak karşılığında böyle bir ödül kazanacağımı bilseydim bunu daha önce yapardım." dedim.

Elisya'nın anında öfkeyle dolmuş gözleri oturduğumuz masayı buldu ve elindeki tepsi titrer gibi oldu.

Yüzü ateş gibi yanarken burnundaki sargıdan dolayı burnundan değil de ağzından hızlı nefesler verdi. Bayağı kötü bir durumdu burnundan rahatça nefes alamamak. Ancak o bunu hak etmişti.

"Bir de annen gangstar olmadığını söylüyordu! Haline bak! Psikopatsın kızım sen!"

Ördek misali boğuk sesi beni istemsizce güldürürken o tepsisini düşürmek üzereydi. Akıllılık edip tepsiyi Eymen'in ve tanımadığım birkaç kişinin daha oturduğu masaya bırakıp bana geri döndü.

"Ağlayacağın haline gülüyorsun! İkinci suça meyilli olduğun o kadar aşikâr ki... Sana ikinci şans tanıyacaklarını sanıyorsan yanılıyorsun!" durdu ve sanki diyeceği şeyin üzerimdeki etkisini hesaplarmış gibi oldu. Ardından devam etti. "Burnumu kırmakla sözlerimin gerçekliğini değiştirdiğini sandığın gibi."

"Anlaşılan ne sözden ne de dayaktan anlamıyorsun sen. Şimdi belli oldu neden sürekli sevdiğin adamdan dayak yediğin." dediğimde Elisya'nın gözleri doldu. Adeta yaprak gibi titriyordu. Acımamıştım. Ağır konuşmuştum. Belki sonrasında pişman olurdum ama biliyordum ki ağır konuşmamın sebebi zoruna gitmesini ve kendini böyle aciz bir durumdan kurtarmasını istememdi.

Onun arkasında kalan bir sandalye çekildi ve Eymen'in geniş omuzları ön plana çıktı. Sanki arka planda kalıyormuş gibi...

Masasının etrafından dolaşıp tam önümde durdu ve ellerini masaya koyarak bana doğru eğildi.

"Derdin ne?"

"Sen olmadığın sürece müdahale etme." Sesimdeki çelik ton beni dahi şaşırtırken ondan az da olsa korktuğumu kabul etmiştim.

"Derdin ben değilim öyle mi?"

"Öyle. Sen de git ve dert ettiklerine dayak at. Benim derdime karışma."

Ayaklanıp onun pozisyonun aynısı alarak söylediğim sözler üzerine çenesi inanılmaz bir öfkeyle kasılmıştı. Kabul ondan bayağı korkmuştum.

Gözlerimdeki ifadesizliği korumaya çalışırken masanın üzerinde yumruk olan ellerine baktım.

Yarım ağız gülerek ona baktım. "Ne o? Yine boğazlayacak mısın? Ya da daha kötüsünü mü..." sözlerimin devamını getirmeme kalmadan dikelip aramızdaki masayı şiddetli bir hareketle kenara itti. Ses çıkararak aramızdan çekilen sandalyenin boşluğu üzerine sendeledim.

Üzerime üzerime gelirken terleyen avuçlarımı pantolonuma bastırıp geriye doğru kaçtım. Sonunda sırtım soğuk cama yaslandığında aramızda sadece bir nefeslik bir mesafe vardı ve o yakından fazlasıyla çekici ve korkutucuydu.

"Bence boğazlamakla kalmayacaksın." diye mırıldandığım anda elini arkamdaki cama geçirdi. Korkuyla yerimden sıçrarken bir kaç kırık parçası aşağı düşerken, boydan boya çatlak cama sürtünmem sebebiyle ince gömleğimi yırtıldığını hissettim.

"Aşağı atmayacaksın değil mi?" diye fısıldadığımda eli çevik bir hareketle havalandı ve ben bedenimi sertçe kırık cama bastırıp gözlerimi yumdum.

O anda sırtımın kesildiğini ıslak sızıdan anlamıştım. Sıkı sıkıya yumduğum gözlerimi yüzüme inmeyen darbe ile araladığımda onun gözlerini gördüm. Acı dolu gözlerini...

Sanki bana inmeyen tokat bizzat ona inmişti. Öyle bir acı vardı gri gözlerinde. Gözleri fazla tanıdıktı. Daha nedenini düşünmeme kalmadan gözlerini yumdu ve başını eğip başıma yasladı. Sakinleşmeye çalışır gibi aldığı nefesi sertçe verirken saçlarım onun bu hareketi üzerine hafifçe uçuşuyordu. Cama vurduğu elini belime koyup beni camdan bir kaç santim uzaklaştırdığında mümkünmüş gibi kalbim daha hızlı atmaya başladı ve nefesim kesildi.

Kirpiklerimi titreyerek kapattığımda anlamıştım. Onun elinde olmadan, istemeden yaptığı şey ile hisdettiği çaresiliğini. Aptalın tekiydim. Ne ara bu kadar düşüncesiz bir budala olmuştum?

Ellerimi yasladığım mermerden ayırdım ve birbirine geçirdim.

"Ben... Özür dilerim." diye fısıldadığımda gözlerini açtı. Ardından birkaç santim uzaklaştı ve bana baktı. Şaşırmıştı. Birkaç saniye sürdü. Gözleri yine aynı soğuk bakışların kostümünü üzerine geçirdi ve bir adım geri atarak arkasını döndü. Yemekhanenin çıkışına doğru yürürken yere damlayan kanları gördüm.

Yumruk yaptığı eli kanıyordu.

❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄

DENİZ KABUĞU ~ Zehra Sağır

20.08.2017

DENİZ KABUĞU Where stories live. Discover now