1. BÖLÜM: BOŞLUK

2.6K 212 44
                                    

Soğuktan hissizleşen parmaklarımı şişme montumun cebine koyarken kasım soğuğunu hafife aldığımın yeni farkına varıyordum. Omuzlarımdan dökülen saçlarım sert rüzgarın etkisi ile uçuşuyor, gözlerimin önünü kapatıyordu. Ucu kızarmış burnumu bir kez daha çektim ve çatlamak üzere olan dudaklarımı, dilimin üşümesinden korkar gibi yaladım.

Sonunda sahilin gözüktüğü sokak boyunca yürümemin hiçbir sebebi yoktu. Gitmem gereken bir yer, ya da depresif olmam için bir neden yoktu. Beni seven bir ailem ve sıcak bir evim vardı. Herşey istemediğim kadar güzeldi. Hergün aynı rutin olayları yaşıyor, yüzüm hep gülüyordu. Ama beni sürekli ziyaret eden bir boşluk hissi vardı. İçerisinde yeller esiyordu. Oysa hayatım mükemmele öyle çok yakındı ki...

Amacını bilmediğim bu hastalıklı his bu gün kendini daha fazla göstermiş, hatta hiç beni terk etmemişti. Günün sonunda yollara düşmememin sebebi kendimi sorguya çekmekti ama, sanki sorguya değil de bu boşlukta kaybolmaya çekiyordum kendimi.

Biliyordum ki bu hissi hafifletmenin tek yolu birisine açmaktı. Beni kaçık sansa bile dönüp sormayacak, beni bir daha görmeyecek birine ihtiyacım vardı. Bu kişi sahile kurulu salıncaklardan birine oturan siyah ceketli çocuk olabilirdi. Çocuk sayılmayacak kadar geniş omuzları ve heybetli gövdesi olsa da o salıncakta oturması onu çocuk yapıyordu benim gözümde.

Tek yapmam gereken onu bir daha gördüğümde deli olduğumu düşünürse diye yerin dibine girmemek için yüzüne bakmadan içimi dökmekti. Bunu yapabilecek kadar... Kaçıktım.

Adımlarımı hızlandırıp yanındaki salıncağa çöktüğümde beni, diğer tarafımda duran arabanın camından izlediğinin farkındaydım. Direnmeyi kolaylaştırmak için gözlerimi dalgalı denize diktim ve söze girdim.

"Sadece anlatacağım. Dinle ya da dinleme. Bu sana kalmış. Ama rahatlamam için anlatmam gerek. Rahatsız olursan sessizce git. Sen hala oradaymışsın gibi davranabilirim." derin bir nefes aldım anlatmaya başlamak için ancak en önemli uyarıyı yapmadığımı farkettim. "Ha bu arada, eğer beni bir kez daha görürsen tanımamış gibi yap. Bir de anlattıklarıma yorum yapma."

Bir süre aptal gibi cevap vermesini bekledim ancak oyunu kurallarına göre oynadığını farkettiğimde kendime sövmemek için zor tuttum.

"Aslına bakarsan dert dolu, depresif bir insan değilim. Böyle olamayacak kadar seviliyor ve seviyorum. Ailemden bahsediyorum. Onları bana verilen en değerli hediye olarak görüyorum. Belki daha fazlası bile olabilir. Ama bir boşluk var. Böyle tam hayatımın göbeğinde kocaman bir boşluk bu. Belki de boşluktan daha fazlası. Ama birşeyler eksik gibi geliyor. Bir dost ya da bir sevgili herhalde. Ama..." durdum ve düşündüm. Sevgili konsuna hiç girmek istemiyordum çünku bu konu benim için ulaşılmazdan öte, imkansız gibi bir şeydi. Aslında çok isterdim böyle vıcık ilişkiler falan ama o bile olmamıştı. Dosta gelince, insanlarla ilişkilerim hep sorunlu olmuştur. Asla dost edinememişimdir. Bunu anneme danıştığımda bana çok kıskanıldığım için dostum olmadığını söylemişti. Kendimi beğenmişlik yapmak istemem ama neredeyse her konuda yeteneğim vardı. Özellikle müzikalde. Ancak ben ne zaman başarılarımı ya da yeteneklerimi saymaya başlasam insanlar ukala deyip bana düşman oluyordu. Şu ana kadar gelip benimle sohbet kurmaya çalışan kimse olmamıştı. Bu konuda ne yapacağımı bilmiyordum.

"Dostum hiç olmadı. İnsanlar hep beni ukala diye tanıdı. Oysa değilim. Çoğu konuda yeteneklerim var ve sorduklarında saymaya başlayınca otomatik bir nefret oluşuyor bana karşı. Kendini beğenmişe dönüşüyorum. Öyle ki..." duraksadım. Derin bir nefesin ardından devam ettim. "Yeteneklerimden ben bile nefret ediyorum. On bir yaşımdan beri hiçbir yerde bir yetenek gösterisi sergilemedim. Öncesinde gözlerin üzerimde olması, tebrik edilmek hoşuma giderdi. Şimdiyse üzerime dönen tek gözle yerin dibine girmek istiyorum. Yani uzun lafın kısası dost olacak biri değilim."

Cidden rahatlamış gibiydim. Herşey hala yerli yerindeydi ama sırtımdaki o ağırlık kalkmıştı sanki.

"Mantıklı düşünmeye başladığıma göre bu boşluğu dolduracak başka şeyler bulmalıyım. Yemek gibi..." kendi kendime konuşarak ayaklandım ve geldiğim yere doğru yürüdüm.

Arkamdan derin bir nefesin sesini duyduğumda durdum. Sanki birşey söyleyecekti ancak kuralları hatırlamıştı.

Onun demesine kalmadan "Teşekkür ederim." dedim ve uzaklaştım.

Aksi halde ukala ya da deli olduğumu yeni yeni yeniden duymak istemiyordum.

🐚⭐🌙⭐🌙⭐🌙⭐🌙⭐🌙⭐🌙⭐🌙⭐🌙🐚

DENİZ KABUĞU ~ Zehra Sağır

13.01.2017

DENİZ KABUĞU Where stories live. Discover now