51.Bölüm: YARA

59.2K 3.3K 3.1K
                                    




Alec Benjamin - The Wolf And The Sheep

Nightwish - The Islander

Æon Spoke - The Fisher Tale (Bölüm şarkılarını dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.)

4 Yıl Sonra

Zaman akıp giden bir su gibiydi. Hızlı ve dolu. Bizse zamanın akışı içinde kaybolmuş küçük damlalardık. Artık tam anlamıyla bir kadın gibi hissediyordum.Güçlü ve mutlu bir kadın. Yirmi iki yaşındaydım, ama ruhum çok daha yaşlıydı sanki. Bunun yaşadıklarım yüzünden olduğunu biliyordum, ağırdı geçmişim hemde çok ağır.

Geçmişim, geride kalan bir enkazdı ve o enkazı her eşelediğimde altında eziliyordum. Bu yüzden eşelemeyi kesmiştim. Sadece şuan ve gelecek vardı.

Norveç, soğuk ama huzur verici bir ülkeydi. Dört yıl buraya alışmak için yetmiş ve hatta artmıştı. Ancak hiçbir şey insanın kendi memleketi gibi olmuyordu, kokusu bile başkaydı sanki.

Yıllar çabuk geçmişti, aklıma dört yıl önce geldi. Ilgar'la ülkeden kaçışımız ve Norveç'e gelişimiz. O zaman her şey gerçek dışı gibi geliyordu. Hepimiz büyük ve güzel bir evde kalıyorduk en başında, geçmişi unutmaya çalışıyorduk. Sonra birden Aleda hamile olduğunu söylemişti. Karan'ın -ağabeyimin- çocuğunu taşıyordu karnında. Aleda hamile olduğunu öğrendiğinde bunun Karan'dan sonra tanrının ona verdiği bir hediye olduğunu düşündü. Gerçekten de öyle olmuştu. Aleda intiharı düşünecek kadar ileri gitmişti ama hamile olduğunu öğrendikten sonra eski Aleda olmuştu sanki.

Arın, her geçen gün Aleda'ya daha çok aşık olmuş ve ona evlenme teklifi etmişti. Aleda kabul etmeyecekti ancak en iyi biz biliyorduk annesiz babasız büyümeyi. Ne kadar ben çocuğuma hem anne hem de baba olurum dese de çocuğunun sıcak bir aile ortamında büyümesini istemişti. O da çocuğunun bir babası olsun istemişti ve Arın'da fazlasıyla ilgili bir adam olduğu için kabul etmişti.

Sonra ikisi yan bahçemizdeki eve taşınmışlardı. Her şey yolundaydı, fazlasıyla huzurluyduk.

Ilgar asıl işi olan mimarlığı yapıyordu. Ben ve Çağkan ise okuyorduk. Sonunda psikoloji son sınıf öğrencisiydim artık. Hayatımızda her şey yolundaydı, hiç şüphesiz ki hayatımın en huzurlu yıllarını yaşıyordum.

Ilgar'ın ensemi öpmesiyle gıdıklanarak güldüm. Belimdeki elinin üstüne elimi koydum.

"Yaramaz kızım uyanmış mı benim?" Utançla gözlerimi yumdum. Dün gece fazlasıyla ateşli bir sevişme yaşamıştık. "Bak bak bir de utanıyor. Sırtıma tırnaklarını geçirirken oldukça da arsızdın."

"Ilgar!" Dedim utançla. "Bir daha seninle sevmişmeyeceğim göreceksin."

Kıkırdayarak öptü boynumu. "Buna inanıyor musun? Hemde dün geceki sevişmemizi sen başlatmışken." Utançla karışık bir sinirle ona döndüm yatakta. O da bana doğru eğildiği için yüz yüze gelmiştik.

"İnanıyorum." Dedim güzel dudaklarına dalarken. Dudaklarında bir kıvrım oluştu. İkimizde çıplaktık ve çıplaklığımızı örten tek şey üzerimizdeki bordo saten çarşaftı. Sinsi bir tavırla, tek parmağıyla çarşafı biraz aşağı indirdi. Açığa çıkan göğüslerime baktı ve dudağını yaladı. Ardından dilini hiç dudağının içine sokmadan göğüslerim üstünde gezdirmeye başladı. Bir elinin kasıklarıma gitmesiyle istemsizce gözlerimi yumdum.

"Ilgar." Dedim kısık sesimle.

"Ne hani bir daha benimle sevişmezdin?" Eli biraz daha aşağı indi. Ve beni okşamaya başladı. Yükselen ateşimi hissediyordum, kafamı arkaya doğru attım. Dudakları aşağı doğru indi, tam az önce parmakalrının olduğu yere kadar hemde. Dili az önce parmaklarının olduğu yerde geziniyordu. İnlemeye başlarken onun ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anladım. Ona karşı koymak imkansızdı.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin