32.Bölüm: ILGAR HARİKALAR DİYARI

70.6K 4.2K 1.9K
                                    


The Neighbourhood - Sadderdaze


Thousand Foot Krutch - Honest


Ben ölümden sonra yaşam olduğuna inanlardandım. Cennet ve cehenneme inanırdım, bir yaratıcının olduğuna inanırdım. Her zaman kendi halimde bir insan olmuştum, insanlara zararım dokunmamıştı. Düşüncelerim merhametliydi.

Şimdi ise eli kanlı bir katildim. Cennetin kapıları bana hala açılabilir miydi? Bilmiyordum, kimse bilemezdi. Sadece hiç çekmediğim kadar vicdan azabı çektiğimi biliyordum. İki insanın katili olmuştum. Onların anne babaları ve belki de eşleri vardı, çocukları vardı.

O silahı çektiğim an bunların hiçbirini düşünmemiştim. Tek gayem sevdiğim insanların hayatta kalmasını sağlamaktı ve bunu yaparken gözüme bir perde inmişti. Soğukkanlı bir şekilde öldürmüştüm iki insanı, düşünmeden hatta nefes dahi almadan.

Korkmuştum. Efsa'dan korkmuştum. Dönüşeceğim kişiden korkmuştum ve içimde gün geçtikçe benliğimi alan Efsa bana bunun daha başlangıç olduğunu fısıldıyordu.


Ankara'yı sevmemiştim. Demiştim ya, bir şehri sevmek o şehirde yaşadıklarına bağlıdır. Ben Ankara'da katil olmuştum, Efsa olmuştum, Duru'yu öldürmüştüm aslında o silahı ateşlediğimde. Ankara'yı hiç sevemeyecektim.

Çağkan biraz iyileştikten sonra İstanbul'a dönmüştük, gittiğimizden bir kişi fazla olarak. Arzu'da gelmişti, Demir'den yardım istemişti ve Demir onu geri çevirmemişti. Gruba almamıştı ama burada kalmasına izin vermişti.

Demir'le henüz konuşma fırsatı bulamamıştım, ailem konusunda. Fazlasıyla sabırsızdım.

Odamın açılan kapısıyla kafamı çevirdim. Gördüğüm kişiyle içim ister istemez huzurla kaplandı. O bana huzur veriyordu, sevgi veriyordu, o bana evimdeymişim gibi hissettiriyordu. Yeşil gözleri üzerimde gezindi, kapıyı kapattı ve yanıma yakınlaştı.

"Hadi ringe çıkalım. Sana meydan okuyorum." Sözlerine gülerek gözlerine baktım. Baktığım an beni hapis eden gözlerine. Hem hapis ediyordu gözlerinin içine, hemde o gözlerin içinde insanı başka bir diyara sürüklüyordu. Ilgar harikalar diyarı, evet gözleri tam da olarak buydu.

"Hiç romantik değil." Dedim kafamı tekrar cama çevirerek. İstanbul'un bulutlarla kaplı, kasvetli havasını seyrettim.

"Romantik olmamı mı istiyorsun?" Dedi yüzünde keyifli bir ifadeyle. Alt dudağımı dişlerim arasına aldım, cevap vermedim.

"Hadi ringe in, seni o ringe gömeceğim de birazdan." Sesli bir şekilde gülerek kafasını geriye attı. Ben ise onu seyrettim, her güldüğünde yaptığım gibi. Bir gün gülerken onun fotoğrafını çekmeliydim.

"Heyecanla bekliyorum." Dedi ve kalp söktüren bir gülüşle çıktı odadan. Artık aramızda belirli şeyler olmasına rağmen, onun güzelliği karşısında elimde olmadan kalp atışlarım hızlanıyordu. Bunun için gülmesi bile yetiyordu. Onunla yaşadığımız şey o kadar imkansız geliyordu ki, inanmıyordum bunların gerçek olduğuna. Bir rüya gibiydi, bir rüya kadar gerçek dışı, bir rüya kadar güzel.

Dolabımı açtım, spor yaparken giyindiğim kıyafetleri çıkardım. Siyah sporcu taytını giyindim. Üstüme de sporcu atletimi giyindim. Odamdan çıktım, hızla aşağı indim. Salona hiç bakmadan spor katına indim.

Ilgar'la neredeyse aylardır çalıştığımız yere girdim. Ilgar çoktan ringe çıkmıştı, ısınma hareketleri yapıyordu. Yanına geçtim ve bende ısınma hareketlerini yapmaya başladım. Bir yerimin incinmesini istemezdim.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin