17. Bölüm: SERGİ

84.2K 4.6K 2.7K
                                    

 Fleurie - Sirens

 Rise Against - Roadside  (Sırasıyla dinlemenizi öneririm.)


Korku bedenime bir virüs gibi yayıldı. Hızla ve öldürücü bir şekilde. Ellerim o kadar titriyordu ki telefon yatağımın üstüne düştü. Bakışlarım etrafımda gezindi, sanki mesaj atanı görebilecekmişim gibi. Elimi saçlarım arasına geçirdim, yatağa oturdum.

Gözüm telefonun ekranına gitti, mesaja baktım. Kim atmıştı bu mesajı ve atarken ki amacı neydi? Ve kendime sordum. Demir'e ne kadar güveniyordum?

Beni en çaresiz kaldığım anda kurtarmıştı. Tıpkı bir kahraman gibi ama bir gerçek vardı ki biz ne bir filmdeydik ne de Demir bir süper kahramandı. Beni kurtarmıştı ama bunun bir bedeli olmuştu. Beni yanına almıştı, ben ailem olacağını zannederken bir soygun çetesinin içine girmiştim. Tamamen yasa dışıydı, tüm hayatı botunca yasa dışı hiçbir şey yapmamış ben bu gece milyon dolarlık bir kolye çalmalarına yardım edecektim.

Duru olsaydı arkasına bakmadan kaçardı, Efsa ise nereye çıktığını bilmediği bu labirentte amansızca sürükleniyordu.

Duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Ayağa kalktım, odadan çıktım. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Bahçeye çıktım, boğazın hemen karşısında olan banka oturdum. Derin nefesler aldım. Dalgaların, taşa çarpma sesi o kadar rahatlatıcıydı ki tüm gün buradan kalkmak istemiyordum. İstanbul'un kokusunu çektim içime.

Duyduğum ayak sesleriyle arkama döndüm. Çağkan elinde bir hırkayla bana doğru yürüyordu.

"Sabahın bu saatinde kısa kolluyla dışarı çıkıyorsun. Hasta olacaksın." Hırkayı omuzlarıma örttü.

"Teşekkür ederim." Pijamalarının üstüne kalın hırkasını giyinmişti o da. Yanıma oturdu, sessizce boğazı seyretti benimle.

"Bu saatte neden kalktın?" Sessizliği bozarak yüzüme baktı. Bende hırçın dalgalardan bakışlarımı ayırdım, ona baktım. Kısa saçları dağınıktı, gözlerini kısmış yüzüme bakıyordu. Kahvenin en sıcak tonu olan gözlerine baktım. Ona söylemeli miydim emin değildim.

"Tüm gece uyuyamadım zaten." Bu sefer ben gözlerimi kısarak ona baktım. "Sen neden uyandın?" Ona da mesaj gitmiş miydi deli gibi merak ediyordum.

"Telefon sesinden, sonrada uyuyamadım." Ona da mesaj gitmişti sanırım. İkimizde açıkça söylemiyorduk ama şüpheleniyorduk. Tekrar kafasını boğaza çevirdi, bende önüme döndüm. Esen rüzgarla daha da sarıldım üstümdeki hırkaya.

"Çağkan?" Kafasını bana çevirdi yine. "Demirin ya da sizin anlaşamadığınız insanlar var mı?"

"Soygun yapıyoruz Efsa, kara para çalıyoruz. Kara para olduğu için polise ihbar edemiyorlar onun yerine kendileri peşimize düşüyorlar. Şansımız varsa tanınmadan işin içinden çıkıyoruz, bulamıyorlar. Tanıyorlarsa yeni bir düşman kazanıyoruz. Yani şuan hiç kimseye zarar vermemene rağmen sırf aramızda olduğun için seni öldürebilecek bir sürü insan var." Kanım dondu. Az da olan sakinliğim gitti. Vücudum huzursuzluğunu belli ediyordu, karnım ağrımaya başlamıştı ve midem bulanıyordu "Bu yüzden dövüşmeyi ve silah kullanmayı öğrenmelisin. Adam öldürmüyoruz, en azından ben kimseyi öldürmedim ama Efsa eğer zorunda kalırsan o tetiği çekmek zorundasın. " Ben ve adam öldürmek. Benim için bir insanı yaralamak bile çok zor bir ihtimaldi.

"Ben kimseye zarar veremem." Kesindi sözlerim, benden kimseye zarar vermemi isteyemezlerdi.

"Eğer senin veya gruptan birinin hayatı tehlikedeyse vermek zorundasın. Hatta gerekiyorsa öldürmek." Kafamı iki yana salladım. Çağkan başka bir şey söylemedi, son sözü de söylemişti.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin