33.Bölüm: AYRILIK

65.9K 4.1K 2.7K
                                    

I Hate Everything About You - Three Days Grace





Yalın ayaklarımla koşuyordum, nereye koştuğumu bilmiyordum. Canım acıyordu, canım çok acıyordu. Göz yaşlarım görüşümü bulanıklaştırıyordu. Ciğerlerime dolan soğuk hava canımı yakıyordu. Nefes nefese durdum en sonunda. Hıçkırıklarımla çöktüm yere, daha fazla gücüm kalmamıştı.

Bu sabahki o görüntüler aklımdan çıkmıyordu. Issız ve sessiz sokakta halim kalmayana kadar ağladım. Karan'ın o kızla öpüştüğüne şahit olmuştum, hep dayanmaya çalışmıştım. Ancak bu sabah o ev, artık tüm sınırlarımı zorlamıştı, yıkmıştı. Sınır kalmamıştı. Hep beni seviyor diye aptal gibi avutmuştum kendimi. Seven adam bunu yapmazdı, yapamazdı.

Sırtımı arkamdaki soğuk duvara yasladım. Koşarken cam ve taş batan ayaklarım kan içindeydi. Acısını umursamıyordum, sadece kalbimdeki acıyı umursuyordum. Yorulmuştum, acı çekmekten yorulmuştum, yüzüme yerleştirdiğim sahte gülümsemelerden yorulmuştum, mutlu olmak istiyordum artık. Çok mu istiyordum?

Ağladıktan sonra bitkin düşmüştüm, hayır sadece ağlamamıştım. Bir kriz geçirmiştim. Başım ağrıyor, gözlerim kapanıyordu. Ne param yanımdaydı ne de telefonum. Ayağa kalkacak takati bulamıyordum kendimde. Karşımdaki boş duvarı izledim öylece, bir süre sonra gözlerim iyice kapanmaya başladı.

Duyduğum ayak sesleriyle gözlerimi kısıkça araladım. Bana doğru gelen iri bir cüsse gördüm. Kafamı zorlukla kaldırdım, kısık gözlerimi biraz açmaya çalışarak karşımdaki kişiye baktım. Tanıdık bir bedendi, sanırım çok içtiğim için hayal falan görüyordum. Yoksa Ateş karşımda ne arasın?

"Aleda?" Dedi şaşkın bir şekilde. 

"Ateş?" Dedim kuruyan dudaklarımla. Onun burada, karşımda olması tuhaftı, fazla tuhaftı.

"Bu halin ne?" Dedi yanıma eğilerek.

"Beni nereden buldun?" Dedim.

"Soruma soruyla yanıt vermeyi kesecek misin?" Dedi beni baştan aşağı incelerken. Yüzünü buruşturdu. "Şu haline bak, bir ayyaş gibi sarhoş, sokakta yatıyorsun." Sadece şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Hadi kalk şuradan."

"Nasıl buldun beni?" Dedim aynı şaşkınlıkla.

"Aramıyordum seni, tesadüf." Komikti, bu yalana inanacağımı zannetmesi komikti. O da dediklerine inanmadığımın farkındaydı. "Uyuşturucu tacirlerine baskın yapıyorduk." Üzerindeki ceketi ve tişörtü sıyırdı. Altında çelik yelek vardı. Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.

"Hani eski polistin?"

"Sanırım harika bir polis olduğum için, sık sık çağrılıyorum." Dedi ukala bir şekilde gülümserken. Yaşına değişik bir şekilde yakışıyordu bu hareketleri. Ciddileşti, etrafta gezindi bakışları.

"Ne bu halin?" Dedi yüzünü buruşturarak. Burnumu çektim.

"Aldatıldım, hem de göz göre göre. Resmen sessiz kalmışım, yeni fark ediyorum." Dedim tekrar akan yaşlarımla.

"Geçen seni almaya gelen mi?" Dedi, kafamı olumlu anlamda salladım.

"Boş ver gözüm tutmamıştı onu zaten. Hadi kalk artık şuradan." Omuz silktim, göz yaşlarım arasında.

"Donarsın sabaha kadar burada, evine git." Ayağa kalktı ve elini uzattı. Uzattığı eline baktım boş bir şekilde, tutmadım. Eğildi ve belimden tutarak kaldırdı beni. Bir eli belimde, vücuduyla vücuduma destek vererek beni dik tutmaya çalıştı. "Seni evine götüreceğim." Sadece izliyordum yaptıklarını. Sokağın başında duran bir arabanın kapısını açtı, bindirdi beni. Ardından kendi sürücü koltuğuna bindi.

KİRALIK CEHENNEMWhere stories live. Discover now