47.Bölüm: BOYNUZ KULAĞI GEÇTİ

En başından başla
                                    

Bu beden sevdiğim kadına ait olabilirdi, o benim yüzümden ölebilirdi. İçimdeki acı farklı bir boyut alırken gözlerimi açtım. Arkamdan gelen ayak sesleriyle kafamı kaldırdım. Aleda çıplak ayaklarıyla yanıma ilerliyordu.

"Bana kızgın mısın?" Sorusuyla ayağa kalktım.

"Sen kendini korumaya çalıştın. Sadece kendime kızgınım." İyi görünmüyordu.

"Git ve duş al. Ben burayı halledeceğim." Sözlerimle kafasını salladı.

"Sen Seren'i götür, burayı ben temizlerim." Dedi zorlukla.

En alt kata indim. Bir eldiven ve büyük boy çöp poşeti aldım. Soğukkanlı olmaya çalışıyordum, Aleda için olmalıydım. Demir'in bunu görmemesi gerekiyordu. Seren'in babası ve ağabeyi tam anlamıyla psikopatlardı. Onun kaybolduğunu anladıklarında tepemize çökeceklerdi. Gitmemiz gerekiyordu, en kısa zamanda kaçmalıydık.

Elimdekilerle sessizce yukarı çıktım. Aleda, elindeki kanlı bezle yerleri siliyor ve bir yandan da gözyaşı akıtıyordu. Eldivenlerini taktım, bir bezde ben aldım. Seren'in vücudunun açıkta kalan kısımlarını sildim. Ardından Seren'in ufak bedenini büyük poşete sığdırdım. Aşağı indim tekrar, Seren'in arabasını otopark kısmına indirdim. Geri yukarı çıkıp Seren'in cansız bedenini kucağıma aldım. Asansöre kucağımdaki bedenle bindiğimde sevdiğim kadını arkamda bırakmıştım. Yutkundum, güçlü kalmaya çalıştım.

Tam asansörün kapısı açıldığı sırada, gördüğüm kişiyle zorlukla yutkundum. Çağkan şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"O kucağındaki şey ne?" Korkuyla sormuştu bunu, sessiz kaldım. "Karan!"

"S-Seren." İrileşen gözleriyle kucağımdaki, poşete sarılı cansız bedene baktı.

"Ona zarar mı verdin?" Dedi dehşet içinde.

"Hayır." Yanından geçtim, arabaya doğru yürüdüm. Peşimden geldi.

"Ne oldu Karan?" Seren'in cansız bedenini arabanın bagajına yerleştirdim. Bagajın kapağını kapatıp, Çağkan'a baktım yorgunlukla.

"Seren, Aleda'nın odasına gitmiş bıçakla. Tam Aleda'yı bıçaklayacağı sırada Aleda kaçmış, boğuşmuşlar ve en sonunda bıçak yanlışlıkla Seren'e saplanmış." Sözlerimle kala kaldı. Bir süre etrafta gezindi bakışları. Odağını kaybetmiş gibiydi.

Konuşamadı, öylece birbirimize baktık. Ölen, genç bir kadındı ve ikimizde bu kadının Aleda olmadığı için içten içe mutluyduk. Tabi üzerimizde genç bir kadının ölümünün hüznü ve ağırılığı da vardı.

"Arabasını ben halledeceğim." Dedi Çağkan. Ondan ayrıldım, arabaya bindim.











Sürdüm, sürdüm ve sürdüm. Şehir çıkışı,  ormanlık bir alana gelmiştim. Arabadan indim. Arabaya koyduğum kazma ve küreği aldım. Yağan yağmur işimi kolaylaştırmıyordu. Çamur olup, ağırlaşan toprağı kazmaya devam ettim.

Epey derine geldiğimde, arabaya gittim. Seren'i arabadan çıkardım, cansız bedenine sardığım poşeti açtım. Kanlar içindeki gözleri açık bedene bir kez daha baktım. Zorlukla nefes alarak yağmurun altında bedenini derin çukura yerleştirdim. Çukurdan çıktım, toprak dökmeye başlayacaktım ki durdum. Toprak atamadım, açık gözleri bana bakıyordu. Gözleri cansız ve boştu.

Gözlerimden yaşlar dökülmeye başlarken öylece oturdum. Karşımdaki bedeni seyrettim. O benim yüzümden ölmüştü. O beni sevmişti, ben onu kandırmıştım. O beni bir cinayet işleyecek kadar çok sevmişti ve ben onun cesedini kendi ellerimle gömüyordum. Her şey benim suçumdu, ben lanetli bir adamdım.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin