44. Bölüm (07.07.20..)

6.5K 406 68
                                    

07.07.20..

"Hayatın garipliğiyle bir kez daha karşı karşıyaydım. Yeniden ağlıyordum ve yaşadığım tüm bu acılar sürekli kendimi sorgulatıyordu bana. Sanırım böyle olması gerekiyordu, diyordum sürekli. Seçmem gereken yolu ben hür irademle seçmiştim ve bu acılara katlanmak zorundaydım.

Üzülüyorum fakat yazmak zorundayım... Felicitá yok artık... O öldü... Çok sevdiğim köpeğim bir gün yatağımın baş ucunda bana veda etti. Üzüldüğüm taraf bir daha onu göremeyecek olmam ama sevindiğim taraf ise öldükten sonra artık onun acı çekmeyecek olması. Ne de olsa o masumdu...

Sevdiklerim bir bir beni bırakırken sevmediklerim bu sefer yanımda yer ediniyordu. Babam her ay, bir abimde kalmak şartıyla dönüşümlü olarak hayatını sürdürmeye çalışıyordu. Çünkü o artık eskisi gibi değildi, alzheimer hastası olmuştu. Bu dünyanın geçici olduğunu bir kez daha anlamıştım. Bir zamanlar Diyarbakır'da gerçekten ağa olmadığı halde sevilip sayılan babam artık zihnini derinlere gömen birinden farksızdı. Bana çektirdiklerini ömür boyu hatırlamasını, yalnızlığını ömür boyu hatırlamasını isterdim ama o, her şeyi unutmuştu. Bazen her şeyi unutmak adına onun yerinde olmayı istiyordum ama sonra ürpererek kendimi bu düşünceden vazgeçiriyordum. Çünkü her hastalık gibi bu da zor bir hastalıktı.

Zamanla unutkanlığı artınca sık sık evden kaçmaya başlamıştı. Her seferinde abim onu bulup geri getiriyordu. Ve bir akşam anlamsızca bana bakıp "Sen kimsin?" diye sordu.

Çoğu kez onunla konuşmamaya çalışırdım. Bana yaşattıklarının hesabını sorardım bizde kaldığı zamanlar. Neden bunu yapmıştı ki? Merhameti hiç var mıydı en çokta bunu merak ediyordum.

O akşam ona doğru dönerek "Seneler önce küçük bir kız vardı hatırlıyor musun baba?"dedim soğukkanlı bir ses tonuyla. Şaşırmıştı, bi şeyler hatırlar gibiydi. Baktı sadece.

"Yoksa sen?"

"Evet,"dedim gözlerini mavi gözlerinden ayırmadan. "Ben senin küçükken zorla evlendirdiğin bahtsız kızınım ne yazık ki!"

Aradan bir süre geçti, sustu, bekledi yalnızca... Tekrardan bana doğru dönüp "Karım nerede benim?"diye sordu bu sefer. "Sen de kimsin? Anlamıyorum."

O an aklıma annem gelince ister istemez duygulanmıştım, gözlerim dolmuştu. Önümdeki bu adamı boğmak istiyordum. Küçükken katlanmama sebep olduğu zorluklardan dolayı onu öldürmek istiyordum.

"Ben evime gideceğim."

Birden kalkıp kapıya doğru yürüyünce hızla önüne geçerek sertçe ittim onu. Yere düşmüştü ama umrumda değildi. Çünkü tüm duygularım çocukluğumla beraber ölmüştü...

"Hiçbir yere gidemezsin!"diye bağırdım. "Söyle beni neden evlendirdin? Neden?.." Yakalarından tutmuş öfkeyle, gözyaşları içerisinde bağırıyordum. "Senin yüzünden tüm hayatım mahvoldu. Ben artık yaşamak istemiyorum, ölmek istiyorum..."

Hiç beklemediğim bir şekilde abim kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdı. "Ne yapıyorsun sen? Görmüyor musun hasta o? Bunları sormaktan vazgeç artık. Cevaplayamaz!"

"Ama bu haksızlık..." diye bağırdım bu sefer. Abim bir şey dememişti, diyemiyordu. "O acı çekmiyor, her şeyi unuttu. Onun yerine ben acı çekiyorum, her şey dün gibi aklımda... Unutamıyorum hiçbir şeyi..."

O akşam evden koşarak nasıl çıkmıştım, nasıl uzaklaşmıştım bilmiyorum. Gördüğüm son şey siyah bir arabadan sızan beyaz bir ışık huzmesiydi. Yavaş yavaş üzerime geldi, hiçbir şey yapamamıştım ve gözlerimi açtığımda ise kendimi soğuk bir hastane odasında buldum.

Kim bilebilirdi ki hayatın bana bu şekilde karşılık vereceğini? Belki de bazı şeyleri anlamam gerekiyordu artık. Bazı şeylerden vazgeçmeyi öğrenmeliydim bu hayatta. Aksi takdirde devamlı acı çekecektim."

BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now