10. Bölüm (Beklenmedik Bir Sürpriz)

16.7K 848 69
                                    

Selim üzgün bir şekilde yerdeki elbiseyi alırken "Tüm bu olanlar için özür dilerim."dedi sesini oldukça net çıkarmaya çalışarak. Sanki tüm bunlar onun hatasıymış gibi yalnızca kendini suçlu görüyordu. Zehra başını hafifçe kaldırıp Selim'e baktı ama gözyaşları hâlâ dinmeksizin akıyordu. Bu acı içini parçalayacak gibiydi.

Selim gözlerini, Zehra'nın gözlerine sabitlerken bir süre öylece baktı. Gözlerindeki yaşlar durmaksızın bir yağmur gibi akarken kendisi yalnızca olduğu yerde dikiliyordu. Bu küçük bedene verdiği acılar fazlasıyla canını yakıyordu ama elinden gelen bir şey yoktu. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Ne yapabilirdi ki? Zehra gözlerini yere çevirirken tekrar özür diledi.

"Özür dilerim. Senin için ne yapabilirim, bilmiyorum. Keşke bir şeyler yapabilsem."diye haykırırken elbiseyi yere attı ve başını ellerinin arasına aldı başı zonkluyormuş gibi.

Bu sözler Zehra'nın yüreğini daha çok parçalarken yerinden kalkarak banyoya koştu. Ellerini lavaboya dayadı ve aynada ki ağlayan yansımasına baktı. Bedeni gittikçe zayıflamış, yüzü ise bir yaşlınınki gibi çökmüştü. Hıçkırıkları gittikçe artmaya başlamıştı o sırada Selim'in banyo kapısına yavaşça tıklattığını duydu. "Zehra iyi misin?" Zehra cevap vermeyerek ağladı yalnızca. Bir şey demek istemiyordu sadece yalnız kalmak istiyordu. Şu an acısını, gözyaşlarını dindirmenin tek yolu buydu. "Lütfen bir ses ver." Selim ise ısrarla iyi olup olmadığını soruyordu.

Bekledi, bekledi... Zehra'dan cevap gelmemesi üzerine Selim kanepeye oturarak ellerini dizlerine dayadı ve başını üzerine koydu. Başı her şeyden ötürü patlayacakmış gibi ağrıyordu. Bu acı çok korkunçtu. Elleri ise titriyordu. Derin bir nefes verirken neler yapabileceğini düşündü ama aklına tek bir fikir bile gelmiyordu. Sinirle yerinden kalkarken bağırarak yemek masasını devirdi. Girdiği bu yol geri dönülemez bir yoldu. Ne yaparsa yapsın bir çıkış yolu yoktu, bir çözüm yoktu. Düşüncesizce hareket ederken montunu giydi ve çantasını alarak dışarı çıktı. En iyisi uyuma vaktine kadar eve gelmemekti, diye düşündü. Tüm bu olanlara tekrar söverken direkt kütüphanenin yolunu tuttu.

Zehra banyo fayanslarına oturmuş başını dizlerine dayamıştı, artık ağlamıyordu. Gözyaşları iç çekişlere dönerken çarpan kapı sesine aldırmamıştı. Bir süre daha soğuk zeminde oturdu yaşadığını hissetmek adına. Oturduğu yerden sessizce kalkıp kapıyı açarken salonun boş olduğunu gördü. Selim'in gitmiş olması Zehra'yı rahatlatırken gözü kanepedeki elbiseye ve devrilen yemek masasına kaydı. Hızla elbiseye doğru ilerleyip eline alarak kanepenin altını açtı ve buruşturarak düzensizce yerleştirdi. Bu elbise artık onun için herhangi bir anlam taşımıyordu. Sinirle kanepeyi kapatırken biraz dışarıya çıkmak istediğine karar verdi. Bu ev onu iyice boğmaya başlamıştı. Tam hazırlanacağı sırada mutfak tezgahındaki anahtarı fark ederek durdu. Selim anahtarını evde bırakmıştı. Tekrar kanepeye geçip otururken gözleri dolmaya başlamıştı yeniden. Bu evi bırakıp gidemezdi. Selim geri gelebilirdi ve o kadar iyilikten sonra onu dışarda; soğukta bırakamazdı. Bedeni ona git derken aklı kal diyordu. Kalmayı seçerek yemek masasına doğru ilerledi ve küçük masayı kaldırarak düzeltti. Bugün pek bir şey yediği yoktu ama zaten iştahı dahi kalmamıştı. Yere çömelerek otururken annesini düşündü. Acaba annesi ne yapıyordu? Son zamanlarda onu görememişti. Onu o kadar çok özlemişti ki? Şu an ona o kadar çok ihtiyacı vardı ki. Bir sarılsa her şey geçecek gibiydi. Gözyaşları tekrar gözlerindeki yerlerini alırken ağlamadı, gözyaşlarına karşı dimdik durarak. Çünkü ağlamak bir çözüm yolu değildi. Yerinden kalktı ve kanepeye uzanarak tüm bu olanları unutmak istedi. Uyumak ona her şeyi unutturabiliyordu, kısa bir düreliğine ama uykunun kollarına teslim olamayınca doğruldu ve yalnızca beklemeye başladı.

Zehra bekledi, bekledi, bekledi... Selim gelinceye kadar bekledi, uyumadı ama Selim gelmemişti. Saat gece on sularına gelirken gözleri hafiften kapanmaya yüz tutmuştu. Kendini uykunun kollarına teslim edeceği vakit kapının aniden çalınmasıyla birden kendini otururken buldu. Gözlerini ovuştururken bir süre oturdu, kendine gelmeye çalışarak. Kapı açılmadan durmayacak gibi çalınırken yerinden kalktı ve kim olduğunu sormadan açtı direkt. Esnerken karşısındaki kapıyı çalan kişiye baktı ve bakar bakmaz sabahki şaşkınlığına tekrar geri büründü. Bir günü sürprizsiz olamaz mıydı?

BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now