7. Bölüm (Mutluluk)

16.1K 866 101
                                    

Selim'in komitelerine yalnızca bir hafta kalmıştı. Şu ana kadar hep ders çalışmıştı. Amacı mezun olana kadar bölüm birincisi olup yurt dışında okumaya hak kazanmaktı. Harvard Üniversitesi'ne gitmek hayalleri arasındaydı ve bunu başarmak istiyordu. Birinci olmayı başararak Amerika'ya gitmeye hak kazanabilirdi. Beş yıl sonra hayalleri gerçek olabilirdi. Zehra'dan ayrılıncada hayallerine bir adım daha yaklaşabilirdi. Şimdi ise tek yapması gereken mezun olana dek hiç ara vermeden ders çalışmaktı.

"Komitelere çalışıyor musun?"diye sordu Burcu, Selim'i süzerken. Son zamanlarda Selim ondan hayli uzaklaşmışa benziyordu.

Selim daldığı noktadan bakışlarını çekip Burcu'ya çevirdi. Nedense Burcu artık eskisi gibi gelmiyordu ona. Onu eskisi gibi sevemediğini hissediyordu. Ne zaman Burcu ile karşılaşsa hep aynı konudan; Zehra'dan bahsediyordu. Bugün daha bahsetmemişti ama sanırım bahsetmek üzereydi. Onu bırakacağını defalarca kez söylesede Burcu bir türlü tatmin olamıyordu.

""Evet, ya sen?"

"Bende çalışıyorum ama senin işin daha zor. Sonuçta evinde bir çocuk var."dedi sitem edercesine.

Selim oflayarak yanında onunla beraber yürüyen kıza bakmak yerine yere bakmayı tercih etti. Yerler küçük buz parçalarına bürünmüştü. Bu sene kar henüz yağmamıştı ama hava durumuna göre bugün yağacaktı. Yinede havalar çok soğuktu. İnsan dışarda kolaylıkla donabilirdi.

"Ofladığına göre benden rahatsız olmuşa benziyorsun." Burcu'nun gözleri dolmuş bir şekilde Selim'e baktı. "Benden sıkıldın öyle değil mi?" Titrek çıkan sesi Selim'in bakışlarını kendi üzerine çevirmeye çalışıyordu. Günlerdir aynı şeyleri yapmaktan vazgeçmiyordu. Zavallı gibi görünüp Selim'in onu bırakmamasını istiyordu.

Selim gözlerini istemsizce devirerek Burcu'ya baktı. "Neredeyse bir ay olacak ve sen hâlâ aynı şeylerden bahsediyorsun."

"Anlaşıldı Selim Bey, sen beni artık sevmiyorsun." Hızla yürüyerek ondan uzaklaşmaya çalıştı. Selim'in peşinden geleceğinden o kadar çok emindi ki arkasına dahi bakmamıştı ama umduğu gibi olmamıştı. Selim arkasından gelmemişti. Hatta gelmediğini fark edip arkasına baktığında Selim'i göremeyince dehşete düşmüştü. "Selim,"diye bağırırken bir yandan da onu bulma telaşı içerisinde koşuyordu ama ne yazık ki Selim ortalarda yoktu. Ağlayarak evine dönen genç kız bu sefer kesinlikle emindi onunla bir daha asla konuşmayacaktı.

***

Selim, Burcu'yu yalnız başına bırakıp direkt eve gelmişti. Artık onunla uğraşacak ne hali ne de takati kalmıştı. Sinirle kapıyı çarparken bugün Zehra'yı bile görmek istemediğini fark etti. Yemek yiyip yemediği dahi umurunda değildi. Yalnızca ders çalışmak istiyordu. Dersler ona yaşadıklarını kolaylıkla unutturabiliyordu.

Bir hışımla içeri girerken karşısında yalnızca Zehra'yı görmeyi bekliyordu ama yalnız olmadıklarını fark etti. Haşim Ağa, üç oğlu ile birlikte kızını ve damadını ziyarete gelmişti ama bu ziyaret pek hoş olacağa benzemiyordu. Karşısındaki adam baya sinirli görünüyordu yinede görünüşünden ödün vermeyerek gülümsedi.

"Ooo.... Damat Bey sonunda sizi görebildik."dedi Haşim Ağa kahkaha atarken.

Selim'in kaşları çatılırken "Ne işiniz var burada?"diye sordu dişlerinin arasından. Haşim Ağa'yı görmek sinirlerini daha çok bozmuştu. Her şey üst üste gelince çıldırma noktasına gelmişti. Haşim Ağa karşısına geçerek alayla gülümsedi ardından yüzüne bir tokat indirme mecburiyetinde kaldı. Saygısızlığı asla kaldıramazdı. Selim sendeleyerek yere düşerken ağzından kan geldiğini fark etti. Koyu kan kahverengi halıyı boyarken başını kaldırıp bakmadı kimseye. Murat kanın aktığını görünce hızla cebinden bir mendil çıkardı ama babası izin vermedi.

"Benimle düzgün konuşmayı öğreneceksin." Selim'e doğru yürüyerek sırtını sıvazladı öncelikle. "Ardındanda Zehra'yı aldatmamayı öğreneceksin." Selim'in çenesini kaldırarak gözlerine baktı. "Anlaşıldı mı?" Selim boş gözlerle adama bakarken ne diyeceğini bilemedi. "Şakam yoktur. Vururum dersem vururum. Artık o Burcu denilen kızla görüşmeyeceksin." Selim'i bırakarak ellerini arkasında kavuşturdu. "Kızın aldatılıyor dedirtmem ben kimseye."

Zehra abisinin koluna sarılırken korkuyla bakıyordu olanlara. Ne yapabilirdi ki bu küçücük yaşta? Babasına dur diyebilir miydiki? Murat yalnızca "Korkma Zehra'm."diyebildi. Zehra'nın gözlerine yaşlar dolarken sinirle babasının ona baktığını gördü.

"Sende kocana sahip çık. Elalemin diline dolanma."diye bağırdı Haşim Ağa. Zehra bir şey demeyerek dudaklarını ısırdı yalnızca. Yüzü ise korkudan gerilmişti. Bu yük ona fazlasıyla ağırdı. O, bu yaşta oyun oynayıp, okula gitmeli ve ders çalışmalıydı ama tüm bunlar elinden zalimce alınmıştı. Yaşının verdiği masumiyete aldırmadan alınmıştı ve şimdi ondan kocasına sahip çıkması bekleniyordu. Bütün bunlar bir rüya olmalıydı.

"Bir daha böyle bir şey yaşanmasın yoksa bedelini ödetirim Doktor Bey." Haşim Ağa son sözlerini kırıcı ve keskin bir şekilde söyleyerek oğullarına işareti verdi ve evden ayrıldılar. Bu adam gerçektende acımasızdı. Onun için yalnızca gelenek ve töre vardı.

Zehra ve Selim, Haşim Ağa gittikten sonra yan yana biraz uzakta kanepede oturmuşlardı. İkiside birbiriyle konuşmuyor yalnızca ellerine bakıyorlardı. O sırada Selim çantasından bir mendil çıkararak kanayan dudağına bastırdı. Kan akmayı bırakmış dudaklarına renk katarak donmuştu. Selim mendili ıslatarak dudağına koydu tekrar.

"Anlaşılan herkes babandan yana."dedi bitkin bir sesle Selim. Zehra ile evlendiğinden beri fazlasıyla yorgundu. Her günü ayrı bir yorgunluk içeriyordu.

"Özür dilerim Selim Abi. Hepsi benim yüzümden oldu." Zehra titrekçe ve fısıltıyla Selim'e cevap verirken ona doğru bakmadı hâlâ elleriyle oyalanmaya devam ediyordu. Birkaç gün önce ilk kez ona Selim Abi demişti ve bu söz Selim'in hoşuna gitmişti. Ona karşı bir abi gibiydi ve öyle olmaya devam edecekti. Zehra'nın ona Selim Abi demesinden asla rahatsız olmuyordu. Bir anda güldü Selim. Gülerken dudağı acımaya başlamıştı ama aldırmadı. Onun gülmesi üzerine Zehra'da kendini tutamayarak gülmeye başlamıştı. Hayatın onlara karşı oynadığı alaycı oyun hoşlarına gitmişe benziyordu. Zehra'ya doğru bir an baksada gözlerini ondan ayıramadı Selim. Çünkü çok güzel bir gülüşü vardı. Selim gözlerini ondan ayırmadan aklındaki soruyu sordu. Her şey o an aklından silinmişti. Ders çalışmak, Burcu, Haşim Ağa, Zehra'yı dahi görmek istememesi... Yalnızca biraz eğlenmek istiyordu.

"Sinemaya gitmek ister misin? Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım varda."

BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin