❅39.Bölüm❅

143K 2.3K 374
                                    

(1 Hafta sonra - 1 Şubat)

Rüzgâr saçlarımı savuruyor, şubat yağmurları hızla tenime çarpıyordu. Kollarımı biraz daha sıktım ve gözlerimi kapıdan çekmedim, içimde kaynağını bilmediğim bir öfke vardı ve biliyordum ki öfkenizi kontrol altına almayı başardığınız zaman dünyadaki en tehlikeli canlı siz olursunuz.

"Eylül, ne yapıyorsun bu soğukta?" Koray'ın sesi kulaklarıma dolduğunda nefes almaya çalıştım ve yanıma geldiğin- de şuursuz cesaretimi kaybettim. "Kayboluyorum," dedim, saçma sapan konuşuyordum işte. Bir anda her şeyi bırakıp ona döndüm.

"Betül ve sen?" dedim ürperirken. "Hâlâ anlamıyorum!"

O odada ne konuştuklarını bir türlü öğrenememiştim ve belli etmemeye çalışsam da deliriyordum. "Bak, Betül'le alakası yok, tamam mı?"

"Neyin, ne oluyor?"

"Ondan hoşlanıyorum." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken gözlerine bakakaldım. "Onun Ömer Bey'le bir ilişkisi var, farkında mısın? Duygularına hâkim olman gerekirdi."

"Göründüğü gibi değil," dedi kısık ses tonuyla. "Hiçbir şey bildiğin gibi değil." Başımı sallayıp gözlerimi kaçırdım.

"Niye çatıda duruyoruz?" dedi, Muhammed amcanın evindeydik bir haftadır. Kalabalık bir türlü azalmıyordu. Seveni çoktu, tanımadığım hâlde ben bile seviyordum.

"Hadi. Hasta olacaksın, içeri girelim." Daha fazla burada kalmak istemediğim için peşinden gittim. Eşyalarımızın olduğu odaya girip kurulandım ve üzerimi değiştirdim, tam karşımdaki aynayı yeni fark ediyordum. Beyaz tenim öyle tuhaf bir renge dönmüştü ki ürkütücü görünüyordum, saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve kazağı kaldırıp karnıma baktım, sağa ve sola hafifçe hareket edip her yerime bakmaya çalıştım.

Savaşın izleri sonsuza dek tenimde kalacaktı.

Hızlıca üzerimi düzelttim ve odadan çıktım. Alt kata inmeden önce Muhammed amcanın odasının kapısına baktım bir süre. Ruhum darmadağınıktı. Koray bir kez daha yanıma gelmeden önce hareket etmeye çalıştım, nihayet aşağı inebilmiştim, direkt mutfağa geçip Betül'ü buldum. Hiç durmadan çalışanlara yardım ediyordu, beş yardımcı vardı fakat bu kalabalığa beş kişi daha olsa yetemezdi.

"Koray yağmurda boş boş durduğunu söyledi, aklını mı kaçırdın sen?"

"Sadece düşünüyordum," dedim, bana deliymişim gibi bakarken elinde tepsi olduğunu hatırladı ve bir şey söyleme- den gitti. Biraz çalışırsam zamanın daha hızlı geçeceğini düşünerek ben de yardım etmeye başladım.

Düşündüğüm gibi de oldu, hiç tahmin etmediğim kadar hızlı geçti. Saat tam on ikiydi, üç beş kişi kalmıştı ve onlar da çok zaman geçmeden kalkmışlardı. Levent'in yanına gidip oturdum ve başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım, elini elimin üzerine bıraktı ve hafifçe sıktı. "Acıyor," dedi kırılgan ses tonuyla. "Bitmeyecek," dedi, cevap veremedim. Bitmiyordu, benim acım hiç bitmemişti. Ömer Bey üzerini değiştirmişti, hiç konuşmadan koltuğa oturdu ve başını tele- fondan kaldırmadan Levent'e geç olduğunu ve uyumasını söyledi. Sanki Levent'i düşünmüyor da emir veriyordu.

Betül berjere oturup kollarını birbirine bağladı ve öfkeyle kararan bakışlarını Ömer Bey'in üzerine itti. Elini boynuna götürdü ve kolyesini bir anda çekip çıkardı. Gözlerim ardına kadar açılırken Ömer Bey şaşkınlıkla ayağa fırlamıştı ve ne yapması gerektiğini bulmaya çalışıyordu. "Ne yapıyorsun sen?" dedi çaresizce, Betül cevap vermek yerine omuzlarını dikleştirdi ve ona üstten üstten bakmaya başladı. "Her şey bitti!" Sert sözleri evin ortasına düşen çığ gibiydi.

SİYAH KAR (KITAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin