❅12. Bölüm❅

181K 2.9K 262
                                    

Selam biriciklerim💘 Nasılsınız hayat nasıl gidiyor. Umutsuz olduğunuz şeyler var mı? Varsa onları bir zahmet unutun. Umutsuz olmak bize yakışmaz umutsuzluk Levent'e falan yakışır der mişim😋😁

Sizi seviyorum keyifli okumalar❤🌿😌

💫💫💫

Soğuk tene değen rüzgardan ibaret miydi? Bir insan bakışlarıyla başka bir insanın kalbinden saç tellerine kadar donduramaz mıydı? Dondurabilirdi bu adam yapıyordu, beni ölüme terk ederken soğuğuna hapsediyordu...

"Sizi dinliyorum." Diye fısıldadım, gözlerini kitaplığımda, masamda, mor yatağımda ve sade halım da gezdirdi. Amacı konuşmak değil odamı incelemekse bunu baştan söyleyip beni meraklandırmaya bilirdi.

"Telefonuna neden bakmıyorsun?" Diye sordu konumuz buymuş gibi. "Duymadım Levent bey." Fısıldayıp kollarımı birbirine bağladım. "Süs değil o cihaz taşıyorsan duyacaksın." Kaşlarımı çatıp daha ne kadar saçmalayabileceğini düşünmeye başladım. Bence şuan saçmalamasının sınırı yoktu.

"Odan gerçekten o kadar kötü ki, senin gibi bir mimar için fazla kötü."

"Evet haklısınız Levent bey."

"Renk seçimlerin yanlış bir defa, sonra kıyafetlerin intihar etmek istiyormuş gibi dolaptan sarkmış."

Gözüm gardıroba kaydı bir iki parça kıyafetin ucu görünüyordu ama benzetmesi gerçekten korkutucuydu! "Her neyse." Diyerek gözlerini gözlerime dikti. "Telefona neden bakmıyorsun?" Sanırım bayılacağım!

"Pekala sadede gelmeyip konuyu değiştirip durduğunuza göre ciddi bir şey var." Diye mırıldandım ve masanın önündeki sandalyeyi çekip onu oturttum. Bende yatağın kenarına oturup sessizce ne diyeceğini beklemeye başladım. Gözlerini kaçırıyordu! "Levent bey." Diye fısıldayıp gözlerimi inatla yüzüne kilitledim. "Yanımdan ayrılmaman gerekiyor." Diye tısladı acı çekiyormuş gibi.

"Ne?"

"İzleniyorsun Eylül." Kaşlarımı çatabildiğim kadar çattım ve nefesimi tuttum. "Meleği, şöyle söyleyeyim peşinde bir kadın satıcısı var, ve senin tek kalmaman gerekiyor. Tekten kastım yanında... Neyse anladın."

"Ne?" Şuan tek söyleyebildiğim buydu, telefonunu çıkardı ve galeriye girdi. Ona gönderilen resimleri gösteriyordu, her anım o şeyin içindeydi. Her karede yorgunluğum gözlerimden okunuyordu, içimden bir ürperti geçti. Söyledikleri zihnimde dönüp duruyordu. "Mezarlıkta gördüğümüz adam, hastanenin otoparkında silah sıkan onların adamı mıydı?" Başını beni onaylarcasına salladı. "Peki benim tekerleklerini patlattığım adamlarda mı onlardı?" Yine başını salladı.

"Ne kadar tehlikeliler?"

"Basite alınamayacak kadar."

"Betül'e söylediniz mi?"

"Hayır o duyarsa ortalık ayağa kalkar." Elimi yüzüme bastırdım ve kesik bir nefes aldım. "Bu adamların Melekle ilgisi ne?" Diye mırıldandım başta kurduğu cümlenin içinde Meleğin adını kullanmıştı ama devamını getirmemişti. "Meleği onların elinden kurtarmıştık." Diye fısıldadı, donup kalmıştım ben daha çok o kızı sıradan bir üniversite öğrencisi olarak hayal etmiştim. Hayat kadını olacağını asla tahmin edemezdim.

"Eğer biri birinde kalacaksa o kişi sizsiniz Levent bey." Diyerek ellerimi şakağıma bastırdım, düşünmem gereken bir sürü şey oluşmuştu bir anda. "Şok geçiriyorsun." Diye homurdanıp ayağa kalktı ve pencereye ilerledi, "bu herifi bir yerden tanıyorum." Diye fısıldadığını duydum ama aldırış etmedim. Ben nasıl işlere bulaşmıştım böyle?

SİYAH KAR (KITAP)Where stories live. Discover now