❅FİNAL-1 BÖLÜM❅

145K 2.3K 356
                                    

Hayat mezarların çözdüğü dolaşık bir yumak gibidir...

HUGO

12.02.2020

Acısı ihanet olanın dili lal olur, kalbiyle konuşmaya başlarmış.

Konuşmak... İstediğim en son şey buydu. Yatağımda uzanıyordum, ellerim iki yanımda sabit duruyordu, bakışlarım tavandaydı. Düşünmek istemediğim şeyleri düşünürken buluyordum sürekli kendimi. Kaçmak istedikçe battığını gören bir insan neden çabalamaya devam ederdi ki?

KABULLENEMİYORDUM!

Bu kâbus beni hasta ediyordu fakat fiziksel olarak gayet iyiydim ve ruhsal açıdan hasta olmak, fiziksel açıdan hasta olmaktan daha kötüydü. Bana göre... Ben annemin ve hiç tanımadığım bir kadının katili değildim. Suikasta uğrayan ve bunu yıllarca öğrenemeyen bir zavallıydım.

Katilin gölgesine sığınan ve ona öylece güvenen, hatta kardeşi yerine koyan bendim. Nasıl bu kadar kör olabilmiştim, sürekli önüme ipuçları serilirken nasıl görmezden gelmiştim?

Ömer Köksal!

İhanetin ve nefretin vücut bulmuş hâli. Hayatımı karartan adam. Zihnimde şimşekler eşliğinde yağan sağanak yağmurun altında duran küçük bir kız çocuğu vardı. Başını gökyüzüne kaldırmış, yağmur tanelerinin düşüşünü izliyordu. Öyle savunmasız ve masumdu ki... Onu hayatın tüm kötülüklerinden korumak istedim. Elimden gelse onu kuleye hapsederdim ve sonsuza dek yanında yaşardım. Hayat bir masal değildi ve zihnimde bile masallara yer yoktu. Küçük beden yavaşça silinip kayboldu.

Kapım açılmıştı, bakışlarımı kapıya çevirdiğimde Koray'ı gördüm. "28 yıl 9 ay," dedi düz tuttuğu sesiyle, gözlerimi yavaşça kapatıp nefes aldım. "Levent nerede?" Kısa bir sessizlik oluştu. "Havalimanında," diye mırıldandı. Üzgündü, tıpkı benim gibi. "Onu durdurabiliriz. Hemen şimdi, bunu yapabiliriz," dedi hevesle, yatağımda yan döndüm ve gözlerimi sıkıca birbirine bastırdım. "Hayır," dedim, güçlü görünmeye çalışıyordum fakat Koray biliyordu, güçsüzdüm. Güç denilen şey benim için bir masal gibiydi.

"Üzüleceksin."

"Mümkün," dedim içimi çekerken, benim için sonsuz bir keder vardı. Sessizleşti ama gitmedi. "Onu unutacağım," diye fısıldadım, kalbim acıyla kavruluyordu. "Yüzünü, sesini, bunca acıyı unutacağım. Tıpkı çocukluğumu unuttuğum gibi."

"Hayır, buna izin veremeyiz. Bir yolunu buluruz, gerekirse yurt dışındaki doktorlara gideriz." Acıyla güldüm, senin gibi dostu hak edecek kadar ne iyilik yapmış olabilirdim ki? Düşüncelerim dudaklarıma yansıdı ve derin bir tebessüm kondu yüzüme. Gözyaşlarının arasına süzülen acılı, derin bir tebessüm...

"Hayatımın geri kalanını bu yatakta geçirmek istiyorum ama kalkmam lazım," dedim üzüntüyle, gözlerim gözlerini buldu ve imalı bir ses tonuyla konuştum. "Tuvalete gitmem gerek ne yazık ki. Senin mekanına." Yüzünde çok tatlı, sıcacık bir tebessüm oluştu; yatakta doğrulup yüzüne baktım. "Söylesene, sen sürekli tuvalette ne yapıyorsun?" Dudaklarını birbirine bastırdı, gülümsedi ve gözlerini şaşı yaptı. Bunu neden yaptı bilmiyorum ama çok komik ve şapşal görünüyordu.

"Gülmek yok," diyerek parmağını salladı. Kesin komik ve saçma bir şey söyleyecekti, başımı sallayarak onayladım. "Bir kitap okuma sitesi var. Oradan kitap okuyorum, gerçi şu aralar pek vaktim yok ve sonunu merak ettiğim tek bir kitap var, onu takip ediyorum. Takdir edersiniz ki matmazel, tuvaletten başka kitap okuyacak yer yok ya da ben böyle seviyorum, Kemal Sunal'dan ilham aldım sanırım," diyerek kıkırdadı, kitap okumasının nesi komikti ki?

SİYAH KAR (KITAP)Where stories live. Discover now