❅21.Bölüm❅

176K 2.6K 175
                                    

Kimsenin okumak istemediği bir kitap kadar yalnız hissediyordum. Kimsenin gitmediği bir şehir kadar ıssız, kimsenin fark etmediği bir yıldız kadar sönük... Kaybolmuştum ve yolumu bulacak kadar cesaretli değildim. Saatleri günler kovalamaya devam ediyordu fakat ben acının kalbime saplandığı anda takılıp kalmıştım.

"Eylül?" Koray'ın sesini duyunca boş bakışlarımı ona çevirdim. "İyi misin?" diye mırıldandı koluma bakarken, hafifçe başımı sallayıp yeniden pencereye döndüm, o da iki gündür yaptığı gibi kolumu kontrol edip yanıma oturdu ve benimle uğraşmaya başladı. Şu an ise saçlarımla bıyık yapıyordu. Hiçbir şeye tepki verecek kadar sabrım ve hâlim kalmamıştı. Bir bilinmezin kuyruğuna takılmış sürüklene sürüklene gidiyordum ama neler döndüğünü tam olarak bilmiyordum. "Eylül beni korkutmaya başladın," diyerek gergin bir nefes aldı.

"Neden hiç konuşmuyorsun?" Sabırsızca konuşuyordu benim de olmayan sabrımı tüketiyordu. "Biraz kendimi dinlemeye ihtiyacım var, lütfen üstüme gelme." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve elini elimin üzerine bıraktı. "Sadece yanında olduğumu bil tamam mı? Biz artık arkadaşız," diye fısıldadı, hafifçe gülümseyip diğer elimi elinin üzerine bıraktım. "Arkadaşız." Mırıldanıp gözlerine baktım. Sessizce odadan çıkmıştı, Nevşehir'deydik. Zaten bildiğim tek şey de buydu, kimseyle konuşmamaya çalışıyordum. Betül'ün aramalarını mesajlarla geçiştiriyor ve olabildiğince az şey düşünüyordum.

Apartmanın üst katlarındaydık, pencereden bakınca gri bulutları görüyordum ve onlar beni yaşadığıma inandıran tek delillerdi. Gözlerimi koluma indirip beyaz sargıya bakarak derin bir nefes aldım. O an yaşadığım panik ve acı asla unutmayacağım şeylerdi. Nefesim kesiliyordu ve sanki o... O benim nefesim oluyordu. Böyle hissetmem çok karışıktı, yanlıştı ve saçmaydı... Her şeyi arkamda bırakıp kaçmak istiyordum. Kaçamazdım ki, kaçmam gereken şey insanlar ve mekân değildi. Kaçmam gereken şey ruhumdu, zihnimdi, bedenimdi...

Boş boş bulutları izleyerek vakti öldürmeye devam ediyordum, sanırım uzun bir süre daha buna devam edeceğim.

Kapı yavaşça açıldığında kesik bir nefes aldım. Yine kafamı şişirmeye gelmiş olmalıydı. Koray'dan bahsediyorum tabii ki de. Başımdan gittiği yok. "Gelebilir miyim?" Kadifemsi ses titrememe neden olurken tepki vermemeye çalışarak ona döndüm. Kapıyı kapattı, elindeki çantayı kucağına koyarak sandalyeye oturdu. "Konuşmak istemiyorum." Mırıldanıp yeniden pencereye döndüm. Sessizce oturuyordu, herhangi bir şey söylememiş olması ruhumu sıksa da ona dönmedim. "Saçların karışmış." Fısıldayıp derin bir nefes aldı.

"Bir önemi yok." Tek kaşını kaldırdı ve bakışlarını kucağındaki küçük çantaya çevirdi. "Konuşmayacağız," diye fısıldayıp tarağı çıkardı ve yanıma geldi, boş boş baktığımın farkındaydım ama şaşkınlığıma engel olamıyordum. Arkama oturup saçımdaki tokayı dikkatlice çıkardı, bayağı karışmıştı ve tokayı saç tellerim benimsemişti.

Tel tel tarıyor, canımı yakmamaya çalışıyordu; kirpiklerime kadar titriyordum. Göğüs kafesim kalbimi sıkıştırıyordu ve o hâlâ nazikçe saçlarımı tarıyordu! Gerçek ve rüyayı ayırt edemez hâle gelmiştim sanırım, çünkü şu an rüya gibiydi...Ellerini ve tarağı hissettikçe nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum, abartılı nefeslerimi önlemek göründüğü kadar basit değildi. Tamamen açtığında yavaşça ördü ve omzumdan sarkıttı, sargısız elimle saçımı tutup kesik bir nefes aldım. Hâlâ kalkmamıştı. "Özür dilerim." Duymamı istediğinden bile emin olmadığım sözler dudaklarından döküldüğünde ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.

"Bunları yaşaman benim suçum."

"Değil." Titrekçe döküldü harfler dudaklarımdan. "Kimsenin suçu değil." Aldığı gergin nefes biraz daha sıkıştırdı kalbimi. "Seni korumak istedikçe parçalanıyorsun, kapatamayacağım yaralar açılıyor ve ikimiz de farkında değiliz."

SİYAH KAR (KITAP)Where stories live. Discover now