❅5.Bölüm❅

186K 3.2K 296
                                    

Bölüm şarkısı: The Crow-Fade to black

İYİ OKUMALAR CANLARIM:*


Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.


Biri sizi boşluğa ittiğinde aynı anda birçok şey yaşarsınız. Kalbiniz panikle atarken korku tüm hücrelerinizi ele geçirir, korkunun ele geçirdiği hücreler hissizleşir ve teniniz ürkekçe yanmaya başlar. İşte yaşadığım şeyler bunlardı, çıldırmışçasına korkarken hissizleşmiştim. Sırtım zemine çarptığında gözlerim kapandı, ölmüş müydüm? Sorular, sorular, sorular...

Kulaklarımda anlam veremediğim uğultular dolaşıyordu, kalbimin hâlâ attığını hissediyordum. Nefes aldığımı da... İnsan ölünce bir şekilde nefes almaya devam edebilir miydi? Kollarımda bir elin varlığını hissettiğimde korkum katlandı. "Aç gözlerini Eylül," diyerek beni sarstığında gözlerimi daha sıkı kapattım. Hayır, bu sesi duymamam gerekiyordu! Beni çatıdan atmıştı, ölmüş olmalıydım.

"Eylül!" Daha şiddetli sarstığında göz kapaklarım kendiliğinden aralandı. "Yumuşak kum, bir şey olma ihtimali yok. Sen nasıl mimarsın söylesene, mantığın ve bilgin orantılı bir şekilde yok!" Ona şoke olmuş bir şekilde bakmaya devam ettiğimde kendini sakinleştirmeye çalıştı ve sesini yumuşattı.

"İyisin, hayattasın, insanların damarına basmayı bıraksan iyi edersin." Kollarımı ellerinden kurtarıp geri kaçtım, yumuşak kum avuç içlerimdeydi. "Eğer bu bina yerine şunu seçseydin," diyerek arkamızda kalan binayı gösterdi. "Şu an gerçekten ölmüş olurdun, oranın zemini beton. Burası terk edilmiş bir inşaat."

"Yine de hasar almam gerekirdi." Fısıldarken başımı kaldırıp çatıya baktım. Dört katlı bir binaydı ve ciddi anlamda alçak değildi. "Beni ne kadar kışkırtırsan kışkırt ölümün ellerimden olmayacak. Ellerimde senin gibi insanın kanını istemiyorum, elime değen son kan masum bir insanın kanıydı. Kirletemem ellerimi." Ağlamayacaktım, yerden güçlükle kalkıp üzerimi elimden geldiğince silkeledim. Yine de hasarsız kurtulmamıştım, bileklerim ağrıyordu.

"Beni öldürmeyecekseniz benden ne istiyorsunuz?" Dudaklarında alaycı bir tebessüm belirdi ve cevap vermeden arabaya doğru yürümeye başladı. Amacı beni delirtip rahatlamaktı sanırım, peşinden gittim ve tek kelime etmeden yolcu koltuğuna oturdum. Söylemesine fırsat vermeden kemeri bağladım. O an aklıma arka cebimde duran telefonum geldi. Neden telaş yaptığımı bilmiyordum, sanki çok önemli şeyler mi vardı içinde? Aceleyle çıkardığımda hiç şaşırmadım, ekran mahvolmuştu. Ben yumuşak zemine düşmüştüm ama telefonum benim kadar şanslı değildi.

Levent Bey'e baktığımda kaşlarını çatmış, kırık telefonuma bakıyordu. Hızla telefonu cebime sıkıştırdım. Önemi yoktu, basit bir cihaz yüzünden yeniden onunla konuşmak saçmalık olacaktı. Hem ne diyecektim ki? Dışarıyı izlemeye başladım, etrafımda bunca şey olup biterken hiçbir şeyi fark edemiyordum. Acılara saplanıp hayatın gerçeklerini göz ardı ediyordum ve bile bile belaya batıyordum.

SİYAH KAR (KITAP)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz