❅6.Bölüm❅

184K 3.2K 210
                                    

=22 Eylül& Her şeyin başladığı ve bittiği gün anısına=

İyi okumalar!❄❤

Hayat cevabı bilinmeyen sorularla doluydu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hayat cevabı bilinmeyen sorularla doluydu. Kimsenin bilmediği sorunun cevabını sen bilemediğinde hayatın kararıyordu ama diğerleri kaldığı yerden devam ediyordu. Gözlerim mezar taşına kilitlenmişti, herkesin son durağına...

Levent Bey'in gözyaşları toprağa karışıyordu, benim içinse acının en derinime işlediği anların birinde zaman durmuştu. Burada yatan kişinin katili bendim ama Levent Bey belli belirsiz sözlerinin arasında katil olduğunu fısıldıyordu. Her ne kadar suçlunun ben olduğumu bilse de ruhuna ağır geliyor olmalıydı.

Gözlerim bir an ölüm tarihine takılı kaldı. O gün, bugündü. Her şeyi unutuyordum, hafızamı kontrol ettiğimde birçok tarihi unuttuğumu fark ettim ama bunun bir önemi yoktu. "Bugün her şeyin bittiği gün," diye fısıldadı Levent Bey kalkıp gözlerini gözlerime dikerek. "...ve her şeyin başladığı gün," diye ekledi. Boğazımdaki düğümler aniden sıkılaştı, çiseleyen yağmur saçlarıma konmaya devam ediyordu. Mezarın üzerinden biraz ıslak toprak aldı, ardından elimi çekti ve toprağı içine bıraktı.

"Sen topraksın!" diye bağırdı. "Neye sahipsem aldın benden. Sana baktıkça ölümü görüyorum. Kokun ölüm kokuyor, bakışların ölümü yansıtıyor, ses tonun ölüme davet ediyor..." Toprağı avuçlarımda sıkıp kesik bir nefes aldım. "...ve suskunluğun sinir bozuyor," diye fısıldadı. Buz mavisi gözleri kıpkırmızıydı, kirpikleri ıslaktı. Bazen bir yerlerde güzel seven adamların olduğundan bahsederdi insanlar, bense onların sadece rüyalarda olduğuna inanırdım ama şu an karşımdaydı. Bana nefretle bakıyordu. Öyle güzel seviyordu ki Melek'i, bunu bakışlarındaki nefretin kıvrımlarından anlıyordum ve bu acımı milyonlarca kat artırıyordu. Kendime dahi itiraf ederken içimi titreten bir gerçek vardı; O kadını kıskanıyordum, bu aşkı kıskanıyordum.

Gözlerim Levent Bey'in gözlerindeyken bir karartı gördüm, siyah bir hayalet gibi. Kaşlarımı çatarak ne olduğunu anlamaya çalıştığımda bir adamın koşarak arabaya bindiğini fark ettim. "Biri var," diye fısıldadım. Bu bana tuhaf gelmemişti, mezarlıklar yüreği acıyla dolu insanların sık sık geldiği bir yerdi sonuçta. Bir anda Levent Bey'in parmaklarının parmaklarıma dolandığını fark ettim, kaçıyorduk ama neden? Sorularımı bırakıp ona odaklandım.

Ağzından küfürler dökülürken durdu. Elindeki silahı yeni fark ediyordum, gözlerim açılabildiği kadar açılmıştı. "Levent Bey." Sesin geldiği tarafa döndüm, bu adamı daha önce şirkete girerken de görmüştüm. "Buradan hemen uzaklaşmanız lazım," dedi nefes nefese. Elindeki silahın varlığı ürpermeme neden olmuştu.

"Yürü Eylül!" diye bağırdı elimi bırakırken. Peşinden koşuyor ve etrafa ürkek bakışlar atıyordum, kimse yoktu. Arabaya bindiğimde Levent Bey gidip adamla bir şeyler konuştu, konuşurken silahı beline yerleştiriyordu. Titriyordum, ısıtıcıyı açıp parmaklarımı sıcak havanın üzerinde gezdirmeye başladım. Neler olduğunu deli gibi merak ediyordum. Sonunda arabaya doğru yürümeye başlamıştı. Buz mavisi gözlerinde kıvılcımlar vardı, ateş şimdilik sönmüş gibi görünüyordu.

SİYAH KAR (KITAP)Where stories live. Discover now