❅13.Bölüm❅

179K 2.9K 192
                                    

Beni seviyor musun?

  Beni duyuyor musun?

  Beni anlıyor musun?

  Beni özlüyor musun?

                                                                            ***

  Hani  yalanlar  vardır;  pembe  yalanlar,  siyah  yalanlar, koyu  kırmızı  yalanlar...

Renkleri  yalanlarla  bağdaştırarak acımasızca kirletiriz ve kuyruklu, pembe bir yalanın masumluğuna inanıp arkasına saklanırız. Zamanla fark ederiz ki pembe yalanlar kararmış ve biz de benliğimizi unutup koca bir yalana dönüşmüşüz... Parmaklarımla rüzgârın saçlarını taradım ve onu saç tellerime hapsettim.  

  Kan, damarlarımda vahşice aktı. Yüzüme değen yağmur taneleri tenimdeki tüm renkleri birbirine karıştırdı. Önemsiz şeylerin peşine takılıp önemli şeyleri unuttum, varken yok olmak  için  çabaladım. Ben farkında olmasam da yok oldum. Önce cesur, sonra korkak oldum. Titrek bir nefes süzüldü dudaklarımdan içeri. Onu da hapsettim karanlık hücrelerime...   

 Arayanın babaları olduğunu öğrendiğimde tüm yalanlar ve korkular üzerime yıkıldı. Muhammet Köksal... Onu hatırlıyordum, birçok şeyin karışımıydı. 

   Çağlayan misali kuvvetli bir öfkesi vardı, fakat tüm şiddetinin içinde bir merhamet gizliydi. "Korkuyor musun yoksa?" diyerek gülümsedi Ömer Bey, ellerimi kazağımın içine çektim ve omuzlarımı düşürdüm. "Hayır, sadece onu hatırlıyorum." 

   "Levent'i veya beni hatırlamıyor olmana şaşırıyorum," dedi sakince,  düşünceli  görünüyordu.  "Hatırlamamak değil, sadece çok zor günler geçirdim ve isimler sanırım silikleşmiş ama onu hatırlıyordum. Sadece kim olduğunu bulamadım."  

  "Gerçekten enteresan ama." Bu konu da ne diyebilirdim ki? Doğru söylüyordu. Hafızam beni de dehşete düşürüyordu. "Levent Bey bugün başka bir şeye mi kızgındı? Yani tamam her zamanki hâli ama tuhaftı." 

   "Bilmiyorum, bana bir şey anlatmadı ama bayağı gergin görünüyordu." Başımı cama yaslayıp kesik bir nefes aldım. "Muhammed Bey nasıl?" diye sordum, zaman geçmek bilmiyordu. "İyi değil, işleri bize devretti ve kafasını dinlemek istediğini söyledi. Zaten uzun bir süredir biz yönetiyorduk ama resmiyete döküldü. Hasta."  

  "O da mı mimardı?"

  "Hayır, o pilottu.  Hayat ne garip, dindar bir Hristiyan annemi görmüş bir gün uçaktayken. Çok güzel gözleri vardır annemin, gökyüzünün mavisine âşık olan adam bir çift deniz mavisine  vurulmuş.  Aşka  inanmayan  insanları  bile  aşka inandıracak bir aşk," diyerek iç geçirdi. İlgimi çekmişti, acaba birkaç soru sorsam cevaplar mıydı? Şansımı denemeye karar vermiştim.  

  "Annenize âşık olduğu için mi din değiştirmiş." 

   "Hayır, annem de ondan hoşlanmış. İkisi de hiç din konusundan bahsetmediklerini söylüyor. Babam bir gün kararını kendi ailesine açıklamış, babası İngiltere'nin sayılı zenginlerinden ve bu durum ülkeye kaliteli bir haber olarak düşmüş. Din değiştiren Matias Anderson'u evlatlıktan red deden ünlü milyarder... Sonrasında babam Türkiye'ye  anneme geldiğinde annemin babası kendi çocuklarından ayırt etmemiş babamı. Tabii çocukları olmadığında kısmen zor günler başlamış, ta ki Levent'i görene kadar."  

  "Levent Bey'i mi? Neden?"  

  "Sevgiye ihtiyacı vardı. Gerçek anlamda sevgiye muhtaç olan bir çocuğu fark etmemek elde değildir. Benim gerçek ailem yangında ölmüştü. Acı çekiyordum, özlüyordum, sevilmeye de ihtiyacım vardı ama onun hikâyesi çok farklıydı."  

SİYAH KAR (KITAP)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora