❅31.Bölüm❅

167K 2.4K 223
                                    

Kelimelerin hissiz bir yazarın kaleminden duygulara bulanıp düşmesi kadar ironikti her şey. Küçük bir çocuğun ettiği büyük laflar kadar şaşırtıcı, kahkahaların arasında gözyaşlarına sarılmak kadar tuhaf. Yıkılmaya meyilli duvarlarımın sarsıldığını hissediyordum, bacaklarımda güçsüz bir titreme gözlerimde beklenti dolu bir umutsuzluk hüküm sürüyordu... Yetimhanenin kantininde oturmuş öylece duvara bakıyordum, Levent ise öylece bana bakıyordu. Sanki dünyadaki her şey öylesine olup bitiyormuş gibiydi şu an. Her şey karanlıktı, her şey karışık... Çıkmaz bir sokağın sonundaydık, karşımızda duvarları yosun tutmuş bir ev. Yıkık dökük, harabe tıpkı bizim gibi... Tıpkı onun gibi...

Arsu'nun ifadesi alınıp hastanede işi bitince yetimhaneye yerleştirmişlerdi. Yetimhane müdürü düzenli olarak psikologla görüşüldüğünden ve ona çok iyi bakıldığından bahsetmişti ama bu sözler benim kafamın içindeki şiddetli fırtınayı dindirmiyordu. Bir çocuk için annesinin cansız bedenini görmek büyük travmaydı ve ben de aynı travmayı yaşamıştım. Empati yapmak çok daha kolaydı, tabii onun yaşadıkları cehennemin en güçlü yerinden kopup gelmişti. Kapıda duran küçük kızı fark ettiğimde heyecanla ayağa kalkıp yanına koştum, Levent geri duruyordu. Babasının ona yaşattıklarından sonra tüm erkeklerden korkmaya başlamış, o gece öyle tepki vermesinin nedeni de buymuş. Annesi ona sadece kadınlara güvenmesi gerektiğini tembihlemiş. O kadın hayatta olsaydı, bir şekilde kurtulsaydı onu mahvederdim!

Yaşananların tüm sorumlusu oydu, hangi anne bile bile katlanırdı buna? Sinirimi bastırıp sıkıca Arsu'ya sarıldım.

Hem şu an benim yaptığım da yanlıştı, yargısız infaz yapıyordum ve bu hiç bana göre değildi. "Nasılsın canım?" Bendeki de soruydu tabii, nasıl olduğunu görüyordum. Tek kelimeyle dağılmıştı. Masumca başını sallayıp gözlerime baktı, "Ama konuşmalısın. Susarsan iyi olamazsın." Gözleri dondu, arkamı döndüğümde Levent'in biraz yaklaştığını gördüm. "Korkma, o sana zarar vermez." Kulağıma yaklaştı. "Ama bana zarar verebilir." Elini tutup gözlerimi gözlerine sabitledim. "Hayır tatlım, Levent abin seni merak ediyor sadece."

"Ondan korkuyorum," diye fısıldadı, Levent'e dönüp dudaklarımı oynatarak sessizce durmasını söyledim. "Sen çok iyisin," diye fısıldadı, bu kanıya nasıl vardı yemin ederim bilmiyorum. "Sen de öylesin güzelim, sen de öylesin."

Kollarımı yeniden etrafına sarıp kokusunu içime çektim. Akasya gibi kokuyordu, ilkbaharın nefesiyle tomurcuklanan ve beyaz beyaz dallardan sarkan güzel kokusuyla kalbimi fetheden güzel akasya...

"Senin adın ne?" Ürkekçe konuştuğunda dudaklarımda şaşkın bir tebessüm belirdi, söylememiştim değil mi? "Eylül." Gözlerini gözlerime sabitleyerek, "Sonbahar gibi mi?" diye fısıldadı. Basit bir soruydu ama bu soru onun yaşındaki bir çocuk için fazlaydı, bu onun yaşına göre daha zeki olduğunu gösteriyordu, sanırım ben her fırsatta onun iyi yönlerini görmeye çalışıyordum ve fazlasıyla vardı da. "Evet güzelim, sonbahar gibi." Kuruyan ve oradan oraya savrularak un ufak olan yaprakların mevsimi... Aramızda sessiz bir sohbet başladı. O bakışlarıyla ne kadar yalnız olduğunu anlatıyor, bense yalnız olmadığını anlatıyordum. Vakit ayrılık vakti olduğunda hüzünle sarıldık, bu sarılışlar ilmek ilmek dokunuyordu.

Bu sarılışlar birbirimizin hayatında hep olacağımızı gösteri- yordu.

En azından ben onu kaybetmek istemiyordum, ilk defa böyle tuhaf hissetmiştim. Küçük bir çocuğun çaresiz sığınışı kalbime kazınmıştı ve onu artık bırakamazdım. Yetimhaneden çıktığımızda Levent'e hüzünle baktım. "Benden korkması canımı yaktı," diye fısıldadı, o iğrenç insanlardan nefret ediyorum. Bu tüm iyi insanlara yapılan koca bir haksızlıktı. "Zamanla iyileşir mi dersin?" Umutla gözlerine baktım. "Zamanla her şey düzelir toprak. Üzülüyorum şu an ama hepsi geçecek, o bizi sevecek." Üzüntüsünün arasında umutla konuşması dudaklarıma engel olamadığım bir tebessüm kondurdu. "Bugün bir şeyler yapalım mı?" diye sordum, itiraf etmem gerekirse ters bir şey der diye korkuyordum.

SİYAH KAR (KITAP)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon