❅36.Bölüm❅

150K 2.3K 341
                                    

*KORAY'DAN*

"Gerçekten sorun ne?" Daha fazla dayanamayıp yeniden konuştuğumda puslu yeşil bakışları bana çevrildi. "İyiyim Koray, sorun yok." İyiyim derken sesinin titrediğinin farkında mıydı acaba? Başımı cama yaslayıp derin bir nefes aldım, uçağa yaklaşık beş dakika önce binmiştik. Muhtemelen bir saat sürecekti yol, Betül bir kez daha derin nefes alıp yanaklarını şişirdiğinde sadece ona baktım. Elleri titriyordu, sürekli ofluyordu veya dişlerini sıkıyordu. Gergin birinin vereceği tüm tepkileri veriyor, ardından bir şey yok diyordu ve tahmin edersiniz bu sabırlı bir adamı çileden çıkarır. "Saklamak istediğin şeyler varsa onları gizlemelisin," dedim düz sesimle, yapmacık bir gülümseme ele geçirdi dudaklarını. "Benim saklamak istediğim bir şeyim olmaz, sadece zor şeyler yaşamış o çocuk ve şu an onu görmek beni heyecanlandırıyor. Nedeni bu."

"Yapma ama hiç inandırıcı değilsin. Başka bir şey var."

Şaşkınca gülümseyip örgüsüne dokundu. "Ne olabilir ki?" Kaşlarımı kaldırıp sorgulayıcı bakışlarım eşliğinde omuz silktim. Bu hareketim karşısında iyice gerildi ve bu durum sakladığı bir şey olduğunu bana gösterdi. "Anlatsana, neden işini bıraktın?"

"Pekâlâ, konuyu değiştirmek istiyorsan olur, anlatırım. Fırtınalı bir aşk yaşadım, aldatıldım, kavga çıkardım, sıkıldım ve her şeyden uzaklaştım. Duyabileceğin en klişe olay olabilir ama benim hayatım klişelerle dolu, ne yapabilirim ki?" Gülümsedim, bilirsiniz gülümseme bulaşıcıdır. "Senin aldatılmış olman bir klişe olamaz. Hangi salak seni aldatır ki?" Sesimi alçaltıp, "Beni aldattığı herif de kel, göbekli, tipsiz bir şeydi," dedim, dudaklarında yarım tebessüm kalırken başını hafifçe salladı. "Peki, sen anlatsana. Ömer ve sen... Ne zaman kabul edeceksin teklifini?" Gözleri gözlerime çarptı, kararsızlığını okuyabiliyordum. "Bazı sorularım var ve cevaplar yok. Aklımda sorular olduğunda uyuyamam bile, ciddi kararlar almak şöyle dursun."

"Sorularının cevabı seni üzebilir."

"Hiç şaşırmam," diyerek gülümsedi, ardından ciddileşti.

"Sen biliyor musun cevapları?" Bakışlarımı kaçırmadan cevapladım. "Sorularını bilmiyorum ki, soruları bilsem cevapları bulmak kolay olur."

"Biliyorsun, bildiğini biliyorum," diyerek gülümsedi. "Sen tam anlamıyla kapalı kutusun." Zihnimde dönen her şeyi görüyormuş gibi bakıyordu ve itiraf etmem gerekir ki bu beni bile ürküttü. "Kapalı kutuları sevmem, açmak için güç uygulamak gerekir ve benim canım kıymetlidir. Elim acır, uğraşamam." Saçma cümlem onu güldürürken gözlerini kaçırdı. "Merak etme sormayacağım, en azından şimdilik." Bu sanırım tehlike çanlarını susturan cümleydi. Şimdilik tabii ki.

"Sen ve Buket, çok yakışırsınız... Yani bu Eylül'ün düşüncesi ve ben de katılıyorum doğrusu." Yine bu konu. "Hayır, Buket ve ben arkadaşız, böyle bir şey söz konusu bile olamaz." Zümrüt yeşili gözlerinde gezinen hafif alay beni gülümsetti, acaba aklından neler geçiyordu? "Arkadaşlar sonsuza dek arkadaş kalmak zorunda değil ki."

"Bu konuyu sonsuza dek kapatabilir misin? O benim kardeşim gibi ve bunun hiçbir şekilde bozulmasını istemiyorum. O da istemez, doğru olan da bu."

"Yoksa yaşadığın şey yüzünden aşka olan inancını mı kaybettin?"

"O kadar da klişe bir adam değilim. Sadece Buket ve ben gerçekten arkadaşız, öyle bir şey olamaz."

Gözlerini kıstı ve dudaklarına sinsi bir gülümseme yerleştirdi. "Sen bilirsin," dedi ardından derin bir nefes alıp bakışlarını kaçırdı. Eylül kadar olmasa da tuhaf bir kadındı. "Omzuna başımı koyabilir miyim?" Beklemediğim soru karşısında tuhaf davranmamaya çalışarak başımı salladım.

SİYAH KAR (KITAP)Where stories live. Discover now