❅33. Bölüm❅

Start from the beginning
                                    

"Tamam Koray, Eylül kalkabilir misin?" Betül gözlerimin içine baktığında başımı sallayıp çabalamaya başladım, Koray'ın desteğiyle kalkabilmiştim. Betül'ün koluna girip kesik bir nefes aldım. "Odana gidelim," diye fısıldadı, bir cevap vermedim, cevap beklediğini de sanmıyordum zaten. Odaya girdiğimizde kapıyı yavaşça kapattı, tek kişilik yatağa oturup gözlerimi pencereye diktim. "Bunlar hep benim yüzümden." Betül'ün kırgın ses tonu ve manasız sözleri dikkatimi dağıtmıştı. "Sevdiğim insanların başına bela geliyor. Önce ailem, sonra sen." Pencerenin önüne geçip kollarını bağlayarak dışarıya bakmaya başladı. "Tüm bunlar tesadüf olamaz, onca şey geçmiş başından ama işin içine ben girince izi kaldı geçenlerin."

"Betül saçmalama." Başını sallarken bana döndü, iri yeşil gözleri öyle bitkin görünüyordu ki, tıpkı ruhum gibiydiler... "Görünen bu! Saçmalamıyorum, hiç gelmemeliydim. Hiç araştırmamalıydım. Benim suçum."

"Yeterince kötüyüm zaten, Allah aşkına saçmalama daha fazla. Olacağı varmış, seninle ne alakası var?"

"Herkese mi olacağı varmış Eylül? Kardeşime, anneme, babama. Sana... "

"Evet, herkese bir şeyler olacağı varmış." Sessizleşirken kırgın bakışlarını yeniden pencereye çevirdi. Gözlerim sol bacağıma kaydığında güçsüz bir nefes süzüldü dudaklarımdan. Yatağa uzanıp gözlerimi kapattım. Betül şu an saçma sapan bir şekilde kendini suçlu görüyordu, Levent fazlasıyla üzgündü, Koray'da. Belki de onlara iyi olduğumu söyleyip mutlu olmaları için uğraşmalıydım, başka bir zaman olsa tam olarak bunu yapardım ama şu an sadece kendimi dinlemek istiyordum, gözlerimi açtığımda hissettiğim acıyı hisseder gibi oldum. Soğuk, tenime çarptı; yağmur taneleri rüzgârın etkisiyle saçlarıma kondu, pes etmedim. Tüm acıya, soğuğa ve karanlığa rağmen çabaladım. Bu benim için fazlasıyla tuhaf bir durumdu. Hayat gerçekten insanı acıyla güçlendiriyordu.

Kapı açıldığında hareket etmeden kimin geldiğine baktım. "Gelebilir miyim?" Levent'in kırgın sesi içimde varlığından habersiz olduğum hassas bir damara baskı yapıyordu. Betül odadan çıkmadan önce gözlerime baktı, başımı hafifçe salladığımda tek kelime etmeden odadan çıktı. "Konuşmak istemiyorum," dedim. "Ben de," diyerek yanıma uzandığında hiçbir tepki vermedim, gözlerini gözlerime kilitledi, birkaç saniye sonraysa sarılıp gözlerini kapattı.

Sevdiğim kokusu bir nevi uyuşturucu gibi gelmişti, kolumu beline sarıp gözlerimi kapattım. Hangi ara bu kadar yakınlaşmıştık biz, o hangi ara geçmişiyle savaşmayı öğrenmişti, ben hangi ara bırakmıştım ondan korkmayı?

***Betül'den***

"Sen de ister misin?" Göz ucuyla Koray'a bakıp ne isteyip istemediğimi anlamaya çalıştım. Elindeki hazır kahveyi görünce başımı sallayıp istemediğimi söyledim. Kendine kahve hazırlayıp karşımdaki sandalyeye oturdu, koyu yeşil gözlerini gözlerime dikip, "Neyin var?" diye sordu. "Aynı şeyler." Gözlerimi kaçırıp cebimdeki telefonu çıkardım. "Aklıma bir şey takıldı." Koray'a bakıp, "Ne takıldı?" diye sordum. Kahvesinden bir yudum alıp dudaklarını birbirine bastırdı.

"Ömer'e âşık mısın?"

"Bu tarz şeyleri konuşmayı sevmiyorum." Biraz öne eğildi ve gülümsedi. "Genelde cevaptan korkan insanlar sevmez." Kaşlarım çatılırken ne diyeceğimi şaşırmıştım. "Hayır. Korktuğum bir şey yok. Sadece yeri değil, şu an aşktan meşkten daha önemli şeyler var." Başını sallarken arkasına yaslanıp gülümsedi. "Öyle olsun bakalım." Telefonumu avucumun içinde sıkıp ayağa kalktım ve direkt salona geçtim.

Cevabını benim dahi bilmediğim sorularla yüzleşmek gerçekten sinir hücrelerime dokunuyordu. Kapının kapanma sesini duyduğumda hiç hareket etmedim, asla kapıya bakmadım. Ömer'in geldiğini biliyordum. "Ooo, Ömer Bey hoş geldiniz." Koray'ın imalı ses tonu bu seferde içimdeki sonsuz meraka dokunmuştu. İkisi de ayrı ayrı koltuklara oturduğunda gözlerim Koray ve Ömer arasında mekik dokuyordu.

SİYAH KAR (KITAP)Where stories live. Discover now