34. Bölüm (İlk Kar...)

En başından başla
                                    

"Merak etme, senin kadar alçalmadım ben,"dedi kaşlarını çatıp ellerini pantolonunun cebine koyarken. Üşümüştü ama üşümesinin sebebi soğuk değildi, insanların unursamaz tavılarıydı. "Seni Allah'a havale ediyorum. Bir daha da karşıma asla çıkma!"

Adımlarını hızlandırarak genç kızın yanından uzaklaşırken son kez hastanenin acil tarafına giderek sedyede yatan arkadaşını ziyaret etti.

"Özür dilerim kardeşim, mazur gör beni. Çok şükür iyisin, sonuçların da temiz çıktı. Eğer izin verirsen bir yere gidebilir miyim? Bazı işlerim var da... Yarın tekrardan uğrarım yanına."dedi arkadaşının omzuna hafifçe vurup tebessüm ederken. Normal bir gün olsa arkadaşını yalnız bırakmazdı ama şimdi tekrardan sevdiği kadın ve kız kardeşi kaçmıştı.

"Saçmalama Selim. Tabi ki gidebilirsin!" Arkadaşı Selim'e kızarken merakını dile getirdi. "Önemli bir şey yok, değil mi?"

"Biliyorsun ki evliyim. Bazı sorunlarım var evliliğimde."

"Düzeltirsin inşallah. Git ailenle ilgilen. Tekrar gelmene de gerek yok. Hem yarın abim yanıma gelecek, refakatçi olarak."

Genç adam tebessüm ederek "Allah razı olsun kardeşim."dedi ve hastaneden ayrılarak sevdiği kadını aramaya gitti.

Evine vardığında tekrardan Gizem'i aramayı denedi ama bu sefer telefonu kapatmıştı kız kardeşi. İçini büyük bir sinir kaplarken öfkeyle telefonunu duvara fırlattı ve büyük bir  gürültüyle telefon parçalar halinde yere saçıldı.

Sevim Hanım korkuyla salona gelirken  "Dellendin mi sen oğlum?"diye bağırdı olduğu yerde titrerken.

Selim ellerini koyu kahverengi saçlarından geçirirken cebinden sigarasını çıkardı ve ikinci kez düşünmeden dudaklarına doğru götürüp yaktı. Alev sigaranın ucunda can alırken, genç adam ayağa kalkıp oda da volta atmaya başladı. Annesi oğlunun bu halinden iyice endişe duyarken yanına korkakça giderek elini omzuna dayadı ve ela gözlerinin içine baktı.

"Merak etme,"dedi güven verici bir ses tonuyla. "Onları bulacağız. Hem Gizem yanındaysa başına ne gelebilir ki?"

"Bu lafı kullanma anne."dedi dişlerinin arasından. Kız kardeşinin ve Zehra'nın başına bir şey gelecek olması onu iyice endişelendirmişti yeterince. Bir de dile getirilince birisi yarasına tuz serpiyordu âdeta. "İçim kanıyor zaten, anlıyor musun?" Alnını kırıştırıp üzgün gözlerle annesine baktı.

"Gidecek bir yerleri bile yok. Nereye gidebilirler ki? Paralarının olacağını da sanmıyorum."

"Evet,"diye onayladı Selim. Gidecek bir yerleri ve paraları da yoktu. Hatta arkadaşları da yoktu. Daha çok düşünmeye çalışırken gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Zehra'nın daha önce kaçması aklına gelirken gidebileceği yerleri düşündü ve tüm anılar bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti. Tek tek dizildiler sıraya... Birden beyninde yanan ampülle birlikte gözlerini hızla açtı ve sigarasını kültabasına koyup sevinçle söndürdü. Hızla salondan çıkıp askıdan montunu alıp giydi; atkı ve beresini takmayı da ihmal etmemişti. Çünkü hava aşırı derece de soğuktu; aralık ayıydı ve beklenen kar yağmak üzereydi...

"Nereye gidiyorsun?"diye seslenen annesine cevaben "Karımı ve kardeşimi geri getirmeye,"dedi kapıdan dışarı çıkmadan önce.

                                ***

"Hayırsız kız! Bir kez bile bizi sormadın." Zehra mağdur bir şekilde Sevda Teyze'ye bakarken çorbasından bir kaşık daha aldı ve konuşmaya başladı.

"Özür dilerim, düşüncelerim beni boğarken hiçbir yere çıkamadım."

"Ama eşin geldi. Bize teşekkür etti ve hediye de getirmişti." Zehra duydukları karşısında dona kalırken kaşığını kasenin üzerine koyarak heykel gibi dikildi öylece.

BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin