"Koray." Okulun önündeki küçük parkta sallanırken ismini mırıldandım. "Şu tepedeki mavi ev ne?" Omuz silkip, "Su depose," dedi. "Eskiden orada akşama kadar oynardık." Gülümsedim. "Biraz kendinden bahsetsene, gizemli bir havan var." Bu konuda ciddiydim. "Gizemli mi? Yok canım, kendimden pek bahsedemem. Sıradan bir adamın sıradan hayatı. Tek tuhaf şey çılgın olmam." Bence çılgın değildi, sadece öyle olduğunu düşünüyordu. "Peki, neden hastanede falan değilsin?"

"Çalışmıyorum Eylül." "Neden?

"Uzun mesele, bir süre ara verdim işte. Hem burada aksiyon kokusu alınca heyecanlandım."

"Yalancı," diyerek gülümsedim. "Hadi çıkalım şu tepeye," diyerek ayağa kalktığında itiraz etmeden peşine takıldım. Uzun boylu ve zayıftı, siyah dağınık saçları ve koyu

yeşil gözleriyle gerçekten yakışıklıydı. Mavi gözlü insanlar bana genelde soğuk gelirdi ve tanıdığım tüm maviler bunu onaylıyordu, yeşil gözlüler ise genelde sıcak kanlıydı. Yani gözlemlediğim buydu, arkama geçip elini sırtıma yerleştirdi ve beni yukarı doğru itmeye başladı. Kıkırdarken desteği için ona teşekkür etmiştim, sıra bana geçtiğinde tüm gücümü kullandım ama tabii benim gücümle onun gücü bir değildi.

"Sonunda," diyerek elimi belime attım. "Bak işte burası benim çocukluğumun geçtiği tepe," diyerek güldü. "Hoşlandığımız kızların evinden de görünür burası, burada takılmamız havalıydı o zamanlar."

"Neyi havalıydı ki?"

"Bilmem, bizi izlerlerdi oradan. Çocuk aklı işte."

"Çok şirinsiniz," diyerek gülümsedim. "Bence de." Göz kırpıp ağaca yaslandı. "Koray, senin olanlardan haberin var değil mi?"

"Var ama bence ikimiz de o konulardan bahsetmek istemiyoruz."

"Aksine ben bahsetmek istiyorum." Gerginleşerek kaydı ve ağacın dibine oturdu. Ben de biraz ötesindeki taşın üstüne oturdum. "Neler oluyor?" Yarım ağız güldü "Sanki bilmiyorsun." Homurdanıp eline bir taş aldı. "Bilmiyorum, yani neler döndüğünü bilmiyorum, olayın tam ortasındayım ama kabataslak biliyorum."

"Levent ve Ömer bir yıl burada okudular, tabii o zamanlar karşımızdaki okul yoktu, bize daha yakın küçük okul vardı.

Levent ile anlaşamazdık ama Ömer'le iyi anlaşırdık. Olay neydi hatırlamıyorum ama Ömer bir defasında bana küçük bir sır vermişti. Eğer Levent birinden bir şey saklıyorsa ona değer verirmiş."

"Çok saçma, değer verdiğin insandan neden gerçekleri saklarsın ki?"

"Onu korumak için, üzülmesine engel olmak için. Birçok nedeni var bunun."

"Ama söz konusu benim, farkındasın değil mi? O nedenler benim için geçerli değil ve şimdi bana bazı şeyleri anlatmanı istiyorum."

"Canıma susamadım güzelim ve abartma senden ölesiye nefret etmiyor. Biliyor musun, Melek'e benzemiyorsun o kadar. Bazı şeyler; gözler dudaklar, hmm, biraz kulak yapısı ama tıpatıp ikizi gibi değilsin."

"Melek'i gördüm canım, bence beni avutma ve söyle işte."

"Söyledim işte, sana zarar gelmesini istemiyor ve bu yüzden seni uzak tutuyor, anlama problemin mi var senin?"

Güldüğünde göz devirip okulun önündeki adamlara baktım. Korumalar hangi ara gelmişti? Belki de hep oralarda bir yerdeydiler?

"Karamel nerede?"

"Arkadaşıma bıraktım, zaten sevmek için deli oluyordu, iyi oldu." Keşke o da burada olsaydı, hem kadro tam olurdu hem de özlemiştim. Yani çok uzun süredir tanımıyorum ama öyle işte...

SİYAH KAR (KITAP)Where stories live. Discover now