❅13.Bölüm❅

En başından başla
                                    

  "Özel mi?" 

   "Belki kendi anlatır bir gün." Anlatacağını sanmıyordum. Sanırım bu merak benimle mezara kadar gelecekti, çenemi kapatmaya karar verdim ya da kapatmayacaktım. "Peki Muhammet beyin ailesi ile arası ne durumda? Düzeldi mi sonra?"

    "Babamın mı? Evet, düzeldi. Üvey dedem ölmeden önce babamı çağırmıştı. Her neyse, geldik zaten." Kemerimi açtım ve arabadan inip ürkekçe Ömer Bey'in peşine takıldım. Kapıdaki adamlara selam verdi, ardından kendinden emin adımlarla küçük villaya ilerledi. Kapı biz ulaşmadan açılmıştı.

    "Muhammed Bey'e haber vereyim." 

   "Gerek yok Münevver abla biz yanına çıkarız." Kadın başıyla onayladı ve bana merakla baktı. Ömer Bey'in peşine takıldığımda kadının bakışlarını hâlâ üzerimde hissediyordum.  Ömer Bey  kapının  önünde  durunca  bana  döndü. "Sen burada bekle, ben yalnız göreyim. Sonra seni çağırır zaten."

    "Tamam." Odaya girdiğinde ben de duvarlardaki resimlere  bakmaya  başladım.  Deniz  gözlü  kadın...  Muhtemelen eşiydi, kusursuz bir güzelliği vardı. Fotoğrafların çoğunda beyaz eşarp takmıştı. Levent Bey'e benziyordu sanki.  

   Gençlik fotoğraflarına bakarken dudaklarımda engel olamadığım o tebessüm oluştu. 

   Hani eskiyi hatırlatan resimlere bakarken bir hüzün çöker omuzlarınıza, bir sıcaklık kaplar içinizi. İşte ben de şu an böyle hissediyordum, tanımadığım insanların gülen yüzleri içimi ısıtmıştı. "Eylül?" Telaşla arkama döndüm. "Yine dalmışsın," diyerek gülümsedi Ömer Bey. "Çok güzel bir kadın," diyerek resmi gösterdim. "Öyledir, kalbinin güzelliği yüzüne yansıyan insanlar olur. Annem de öyleydi." Küçük bir tebessüm oluştu dudaklarında, ardından iç çekerek gözlerime  baktı.  "Seni  bekliyor."  Tek  kelime  etmeden  kapıya bakmaya başladım. 

   "Eylül." Ömer Bey'e baktığımda dudakları ince bir çizgi hâlindeydi.  "Biraz öz  güvenli  ol.  Yaşananlar  senin suçun değildi. Kaderde varsa yaşanır." Başımı sallayıp gülümsemeye çalıştım, bazen ne kolay kaderin üzerine atıp sıyrılıyorduk işin içinden. Belki de bizim hayatımız da gerçekten kaderin işiydi ama ben öylece kurtulamıyordum düşüncelerimden.

    Kapıyı çaldım ve yavaşça odaya girdim. "Gel bakalım küçük hanım," diyerek hafifçe doğruldu yaşlı adam.  Ağzındaki maskeyi düzeltti ve ellerini karnına koydu. Gözüm yatağın altına bırakılan sondaya kaydı. "Otur şöyle," diyerek sandalyeyi gösterdi. Öksürdü ve yorgun gözlerini gözlerime itti.  

 "Tanımadığın numaraları açmaman güzel. Aferin," diyerek başını  salladı. Karşımda  görmeyi  beklediğim  adam  siyah giyimli, sert bakışlı bir mafya babasıydı aslında ama gördüklerim düşüncelerimden çok farklıydı. Normal bir adamla karşı karşıyaydım. Ah şu az gelişmiş hayal gücüm..."Bilerek mi onun karşısına çıktın?" diye sordu ciddiyetle.   

                      "Hayır." Kısa ve net cevap verdim, gözlerimi gözle- rinden kaçırmamaya çalıştım. Nedense gözlerinizi kaçırdığınızda insanlar yalan söylediğinizi düşünüyor. "Uzun uzun konuşacak ne hâlim var ne de isteğim kızım," diyerek yorgun bakışlarını gözlerimden çekti ve pencereye itti. "Levent benim oğlum onun canını yaktın, gün be gün eridi gözlerimizin önünde. Ben aşk adamıyım aşka doydum da aşk beni yaktı da." Öksürdü ve gözlerini yeniden gözlerime kilitledi.  "Onun hayatından çıkacaksın diyemem, ben ne zorbayım ne de kalpsiz. Ama ondan uzak durmaya çalış, damarına basma seni çatıdan atmakla kalmaz." Bunu bildiğine şaşırmıştım. 

   "O söylemedi. Ben bilirim, babalar bilir." Gözlerini üzerimde gezdirdi. "Sen gelinime çok benziyorsun," diyerek iç çekti. 

   "Belki  de  seni  yanından  ayırmayışının  nedeni  budur. Seni korumak istemesi veya sana karşı hissiz olması değildir," diyerek başını salladı. "Damarına basma, huyuna git. Onu sana emanet ediyorum, kim olduğun önemli değil. Ondan canını aldın, şimdi borcunu ödeme vakti. Uzak dur, canını yaktırma ama aynı zamanda yanından da ayrılma. Uzak dur derken onu sana emanet etmem tuhaf gelebilir ama yapmak zorundasın." 

SİYAH KAR (KITAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin